"Söyleyin ey gaziler!" Murat Hüdâvendigâr "rahmetullahi aleyh"

A -
A +

Yıl binüçyüz seksende, emretti "Sultân Murat", Başladı ikinci kez Balkanlarda fütûhat. "Kara Timurtaş Paşa", bu emir gereğince, Derhâl sefere çıktı ordusuyla hemence. "İştip"i, "Manastır"ı, "Pirlepe"yi alarak, Sonra "Bosna-Hersek"e vardı hızlı olarak. Bir âni hücum ile "Ohri" de ele geçti. Osmânlı, "Arnavutluk" hudûduna yerleşti. Osmânlı akıncısı, "İnce Balaban" bey de, Bulgaristan'a bağlı "Sofya"yı aldı hem de. Ordunun Rumeli'de bulunduğundan beri, Bundan istifâdeyi isterdi birileri. Meselâ Karamanlı Sultân'ı Alâaddîn, Dâmâdı oluyordu hem de Sultân Murâd'ın, Osmânlı hudûduna taarruz eyleyerek, Zaptetti "Beyşehir" ve havâlisini tek tek. Durumu Edirne'de öğrenen Sultân Murat, Etrâfındakilere şöyle dedi o saat: (Şu zâlimin yaptığı işe bakın siz hele! Ben ki, Allah yolunda ve islâm gayretiyle, Bir aylık mesâfede, küffâr arasındayım. Ve onlarla dişe diş cihat ve gazâdayım. O, gidip yağmalıyor bir müslüman bilâdı. Hâlbuki kendisi de bir müslüman evlâdı. Söyleyin ey gâziler, son verip bu gazâma, Nasıl kılıç çekeyim gidih ehl-i islâma?) Ve lâkin ehl-i islâm kırılacak da olsa, Onun cezâsını da vermeliydi bilhassa. Zîra onun yaptığı, hâinlikti düpedüz. Kâfirin ekmeğine yağ sürmekti şüphesiz. Hem hâinin cezâsı verilecekti, hem de, Gözdağı olacaktı bu, diğer beylere de. "Sultân Murat", acele ayrılıp Edirne'den, Kışı geçirmek için Bursa'ya geldi hemen. Geçti bahar olunca ordusunun önüne, Ve Karamanoğlu'nun, yürüdü üzerine. Alâaddîn, büyük bir hezîmete uğrayıp, Konya'nın kalesine sığında derhâl kaçıp. "Sultân Murat", kaleyi muhâsara edince, Alâaddîn, müşkil bir hâle düştü iyice. Pâdişah kızı olan zevcesini, mecbûren, Şefâatçi gönderip, sulh talep etti hemen. Bilâhare Osmânlı ordugâhına varıp, Af diledi, Sultân'ın ellerine kapanıp. Ve kayınpederine gösterip saygı, hürmet, Ellerini öpünce, affoldu en nihâyet. Nâçar teslim olunca Karamanoğulları, Arttı "Sultân Murâd"ın nüfûz ve îtibârı.