Semerkant'ta Mirza Abdullah diye bir sultan vardı ki, Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, onu görmeye gitmişti bir zaman. Kapıya çıkan sultanın adamına; - Sultanı görmek için gelmiştim, buyurdu. Ama adam edebsizdi. Küstah bir tavırla; - Bizim padişahımız pervasız biridir, dedi. Öyle kolay değildir onunla görüşmek. Sonra küçümser bir eda ile; - Gördüğüm kadarıyla derviş bir haliniz var. Bir dervişin koca bir sultan ile ne işi olabilir? deyiverdi. Dedi ama Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri gadaba geldi bu sözlerinden. O edebsiz adama; - Bana bak! Senin o melikin pervasızsa, onu pervalı biriyle değiştiririz. Git, söyle bunu kendisine. Ve bir hafta sonra neler olacağını görün! buyurdu. Ve kalemini çıkarıp, o melikin ismini eliyle bir duvara yazdı. Sonra parmağını ağzında ıslatıp, sildi o yazdığı ismi. Oradan Taşkent'e döndü yine. O gün, büyük korku girdi melikin kalbine. Aradan bir hafta geçmişti ki, memleketine bir hükümdar saldırdı birden. Onu öldürüp, bütün Semerkant'a hakim oldu. İsmi gibi, cismi de silinip gitti o gün. CENNETTE NAMAZ VAR MI? O devirde, çok namaz kılan ve bundan büyük lezzet alan bir kimse, bir gün bu zata gelerek; - Efendim, Cennette namaz kılmak var mı? diye sordu. Cevaben; - Hayır. Orada namaz yoktur, buyurdu. Çünkü Cennet, dünyada yapılan amellerin karşılığının verildiği yerdir. Amel yeri değildir orası. - Keşke olsaydı, dedi adam. - Neden? Acı acı içini çekti: - Âh ah! Namaz kılmadan nasıl durulur orada? www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com