Vaktâ ki sûikaste uğrayıp "Sultân Murat", Şehid olup, böylece eyledi Hakka vuslat, Sadrâzam Ali Paşa, erlerin arasından, Birkaç hâfız buldurup, getirtti tam o zaman. Şehîdin başucuna çömelen o hâfızlar, Birer "Yasin" okuyup, ona bağışladılar. "Sadrâzam Ali Paşa", "Timurtaş Paşa" ile, Yan çadıra geçerek konuştular birlikte. Kazasker, "Cendereli Kara Halil Efendi", O da, dâvet üzere aynı çadıra geldi. "Kazaskerlik" makamı, Osmânlı devletinde, Çok yüksek ve ilmî bir makamdı o devirde. Sonraki senelerde bu makam kaldırıldı. Sonra bunun yerini "Şeyhülislâmlık" aldı. İşte o târihlerde kazasker olan bu zât, Dâvet üzre çadıra gelip girdi o saat. Ali Paşa dedi ki. (Efendi hazretleri, Çok mühim bir işi için çağırmıştık sizleri. Mâlumunuz üzere çok fecî bir sûikast, Sonunda şehid oldu mâlesef Sultân Murat. Lâkin şehzâdelerin haberleri yok bundan. Düşman kovalamakla meşguller onlar şu an. Fakat birkaç saate varmaz geri gelirler. Tabii ikisi de pâdişah olmak ister. Bu babta çatışmaya kalkışırlarsa eğer, Hâlimiz nice olur, hem düşman buna ne der! İşte bu yüzdendir ki, mesele nâziktir pek. Bu işi, bir an önce lâzım gelir halletmek. Hangisi lâyık ise bu iki şehzâdeden, O, pâdişah olsun ve otursun tahta hemen.) Sadrâzam ara verdi burada sözlerine. Ve "Timurtaş Paşa"ya dönerek sordu yine. Dedi: (Paşa kardeşim, birşeyler söyle artık. Acep pâdişahlığa, hangisi daha lâyık?) Dedi ki: (İkisi de lâyıktır sultânlığa. Ama şehzâde "Yâkup", lâyıktır bence daha. Gerçi yaşça "Bâyezid", Yâkub'dan ileridir. Lâkin bu, o kadar da mühim bir şey değildir. Zîra "Osmân Gâzi" de, yaşı daha küçükken, Geçip Sultân olmuştu âbileri dururken. Hem "Orhan Gâzi" dahî, âbisi varken yine, Pâdişah olmuş idi babasının yerine. Şehzâde Bâyezid'se, bence biraz "mağrur"dur. Bu da, sultânlık için hem de büyük mahzurdur. Sonra şehzâde Yâkub pek benzer pederine. Benim fikrim böyledir, siz bilirsiniz yine.) ....... "Şiirlerle Menkıbeler" kitap haline getirildi: Tel: 0212 432 77 94