Halife Hârun Reşid, bir gün Şakik-i Belhi hazretlerine "rahime-hullahü teâlâ" gelerek; - Bana nasihat eder misin, diye rica etti. Ona cevaben; - Ey Harun, düşün ki, bir çölde günlerce yalnız kaldın. Hararetten için yanıyor. Susuzluktan ölmek üzeresin ki, biri serin su ile yanına gelip; - Bu suyu satıyorum, dese, ona ne kadar mal verirsin? Harun Reşid; - Ne isterse veririm, dedi. O anda mal düşünülür mü? - Mesela servetinin yarısını istese, verir misin? - Elbette veririm. Zira ben ölürken, servetin adı mı olur? Hazret-i Şakik sordu yine: - Pekâlâ, suyu içtin ve kandın. Fakat dışarı atamıyorsun. Yani bir damla bile idrar yapamıyor, şiddetli sancıyla kıvranıp duruyorsun. O sırada yanına biri gelip; - Ben bunun çaresini biliyorum, dese ve karşılığında servetinin öbür yarısını istese, verir misin? Halife tereddüt etmeden; - Gayet tabii, dedi. Seve seve veririm. Zira ben sancıdan ölürken, o servet neye yarar? BİR İÇİMLİK SU KADAR Buyurdu ki: - Öyleyse servetinle övünme ki, bir içimlik su kadar bile kıymeti yokmuş. Harun Reşid ağlayıp; - Biraz daha söyle, dedi. Buyurdu ki: - Ey Harun, Allah'a isyan etme. Tövbeyi de bir an geciktirme ki, istiğfar edemeden ölebilirsin. Tövbeyi geciktirenler çok pişman olurlar. Zira ecel çok zaman ani gelip yakalar. Halife sordu: - Halis Müslüman nasıl olur? Cevabında; - Halis mümin, kimseye eziyet etmez, buyurdu. Nitekim büyüklerimiz; "Gerçek mümin, elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyen kimsedir" buyuruyorlar. >> www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com