Mevlânâ hazretleri vefat edince, acı haber ânında duyulur. Büyük küçük, genç ihtiyar, haberi duyan koşar Konya'ya. Sabahın erken saatinde her taraftan insanlar akın akın gelir, meydanı hınca hınç doldururlar. Büyük bir kalabalık oluşur. Öyle ki, Konya halkı böyle bir izdihama az şahit olmuşlardır. Yalnız Müslümanlar mı? Hayır, gayri müslimler de koşar, hattâ onlar sâhip çıkarlar cenazeye. -Bu, bizim cenazemizdir, derler. Ayrıca Onun şiirlerini yanık sesle okur, feryâd eder, hatta yerden toprak alıp başlarına saçarlar üzüntüden. Dövünür, üstlerini yırtar bir kısmı da. Ancak bu hareketlerinden Müslümanlar rahatsız olur, ama mâni olamazlar. Nihâyet Mevlânâ'nın sevdiklerinden "Muînüddîn Pervâne" buna mâni olmak ister. Onların önde gelenlerinden birine gidip; - Yeter artık, bu çılgınca hareketlerden vazgeçin! der. Dinletemeyince de; - Hem hazreti Mevlânâ Müslümandı, sizinse dîniniz farklıdır. Böyleyken sizin Onunla ne ilginiz vardır? diye sorar. O kişi cevaben; - Mevlânâ, bizim de üstadımızdı, der. O, müslim-gayri müslim ayırmaz, ilmiyle bizi de aydınlatırdı, der. Bu kargaşa içinde cenaze namazı kılınıp, tabut omuzlara alınır. Alınır ama izdihamdan bir adım bile atamazlar. Çünkü Onu taşımayı herkes arzu etmektedir. Bu sebeple tabuta yaklaşmak, hiç olmazsa ellerini tabuta değdirmek için hücum ederler ve maalesef birçok insan ayaklar altında ezilir bu izdihamda. Zira "Hiç olmazsa bir adım taşıyayım" diyen, tabutu kendine doğru çekmektedir. Tabut, eller üzerinde bir o yana gider, bir bu yana. Neticede iş kontrolden çıkar ve olacak olur. Eller üstünde parçalanır tabut. Yerine, yenisini getirirler. O da dayanmaz, kırılır. Bir daha, bir daha... "Altı defâ" tabut değiştirirler. Ve çok şükür altıncıda varabilirler kabre. Dualarla defnini yapar ve sessizce ayrılırlar. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com