Tarafınızı belli edin!

A -
A +

Büyük velîlerden Fahreddîn-i Acemî hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine: Nemrut, "İbrâhim aleyhisselâm"ı yakmak için büyük bir ateş yakmıştı. O ara, bir evliyâ zat gördü ki, bir "Karınca", ağzına su doldurmuş, ateşe doğru gidiyor. Sordu ona: - Böyle nereye gidiyorsun ey karınca? - O ateşi söndürmeye gidiyorum. - O koca ateş, bu bir damla su ile söner mi hiç? - Sönmez elbet. - Öyleyse niye kendini yoruyorsun? - Tarafımı belli ediyorum. Ben, "İbrâhim aleyhisselâm"ın yanmasını istemiyorum. O ateşi söndürmek isteyenlerin tarafındayım. SEN NE YAPIYORSUN? Velî zat, öbür tarafa dönmüş. Bakmış, bu defa bir "Yılan", devamlı ateşe üflüyor. Sormuş ona da: - Sen ne yapıyorsun öyle? - Ateşe üflüyorum. - Neden? - Ateş büyüsün diye. Çünkü ben "İbrâhim aleyhisselâm"ın yanmasını istiyorum. Onu yakmak isteyenlerin tarafındayım. HEPİMİZ ÇOK KIYMETLİYİZ Bir gün de bâzı gençlere; - Birbirinizi Allah için sevin. Bir araya geldiğinizde faydalı şeyler konuşun, veya açın bir "İlmihâl kitabı" okuyun, buyurdu. Sonra Fârisî bir beyt okudu. Mânâsı şöyle: "Bir iki kişi, bir iki nefeslik de olsa Allah için bir araya gelir ve Allahtan bahsederlerse, gökteki melekler oraya imrenir, gıbta ederler..." Ve sevindirdi gençleri: - Kıymetinizi bilin. Siz hepiniz çok kıymetli, çok değerli insanlarsınız. Hepimiz çok kıymetliyiz. Gençler sordu: - Neden efendim? - Çünkü bu "doğru îman", bu ehl-i sünnet îtikadı, bu Allah için sevgi ve Allah için İslâma hizmet, ancak Allahü teâlânın sevdiği kullarına nasîb olur da onun için.