Kurt İsmail Paşa, Ahmet Muhtar Paşaya anlatıyor: Paşam! O sabah, ezanı okuyan fedai, Miralay Bahri Beyin birliğinden bir yiğitti. Düşmana, bir hırs ile saldırırdı. Elinde silah bile yoktu. Taş'la kovalıyordu düşmanı. Ve her taş, bir moskofu haklıyordu. Gözlerime inanamıyordum. Şaşılacak bir şey daha var paşam. Paşa merak etti: - Nedir o? O, kendisi eğilip de taş almıyordu yerden. Elindeki taşı fırlatınca, yerden ikinci bir taş yükseliyordu elinin hizasına. Taş, havada duruyor, o da onu alıp, düşmana vuruyordu. "Bu, alelade bir insanın yapacağı iş değil" diye düşünüyorum. Ahmed Muhtar Paşa göz yaşlarını tutamadı. Ağlamaklı bir sesse; - Bire gardaş desene, erenler de bizimle birlikte cenk ederlermiş, dedi Ve emir verdi derhal. Osman Bedreddini, "tabur imam-lığı"na tayin ettiler. O, artık "İmam Efendi"ydi. ARADIĞINA PALU'DA KAVUŞTU Bu vazifede iken bazı Velîlerle tanıştı. Oturup sohbetler etti. Ama aradığı bunlar değildi. Aradığına Palu'da kavuştu ki, o büyük Velî, Mahmud Samini hazretleriydi. Henüz Osman Bedreddin Palu'ya gelmeden, talebesine Ondan bahsediyordu. Ancak açıklamıyor, işaret veriyordu. Mesela; - Dokuz yaşında hafız oldu, diyordu. Bir gün de dedi ki: - Onun ilim gayreti, hocalarını bile gayrete getiriyordu. Başka bir gün de; - Onun yetişmesi için Buhara'dan hususi bir üstad geldi ve bütün bildiklerini ona öğretti, buyurdu. Ve ekledi: - Kıymetini anlayın o kişinin. Devamı yarın. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com