Ahmed Nâmıkî Câmî kuddise sirruh, büyük bir velî olup, herkese karşı çok merhametliydi. Cömertti. Herkese iyilik yapıyordu. Derdi olan, Ona gidiyordu hemen. O devirde yaşayan sâlih ve zengin bir kimse de vardı ki, sonraları fakirleşti. Bütün malı ve serveti çıktı elinden. Ama bu durumu kimselere diyemiyor, kimseden bir şey isteyemiyordu. Yaşlıydı da. Çalışıp para kazanmaya mecâli yoktu. Bir gün, câmide sıkıntıyla otururken, karşısında, ihtiyâr, pîr-i fânî bir kişi belirdi. "Ahmed Nâmıkî Câmî" hazretlerinin kendisiydi bu gelen. Selâm verip sordu: - Bir derdin mi var senin? - Evet efendim. Ama kimseye açamıyorum. Kulağına eğilip; - Falan yerde, Ahmed Nâmıkî diye biri var. Ona git, o yardımcı olur, diye fısıldadı yavaşça. - Peki efendim, dedi. Ertesi gün erkenden kalkıp gitti târif edilen adrese. Ahmed Nâmıkî Câmi hazretlerini bulup anlattı derdini. BİR KAPI KAPANIRSA... Büyük velî; - Üzülme, bir kapı kapanırsa, çok kapılar açılır, buyurdu. Ve sordu ona: - Senin, günlük nafaka ihtiyâcın ne kadardır? - Şu kadar efendim. Bahçede bir taş gösterdi kendisine. - Şu taşı görüyor musun? - Evet efendim. - Her sabah gelip yokla onun altını. O kadar parayı bulursun o taşın altında. Ve ekledi: - Ama ihtiyâcın kadar al. Fazlasını alırsan, kesilir. - Peki efendim, deyip, teşekkür etti. Artık her gün gidip o taşı kaldırıyor, günlük ihtiyâç kadar "Para"yı oradan alıyordu... >> E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com