Tövbe ve yağmur...

A -
A +

Bi­lâl bin Sa'd rah­me­tul­la­hi aleyh, tâ­bi­inin âlim­le­rin­den bir Al­lah dos­tu­dur. Duâ­sı ânın­da ka­bul olur­du. Me­se­la Şam'da uzun sü­re yağ­mur yağ­ma­mış­tı. İn­san­lar su­suz­luk­tan kı­rı­lı­yor­du. Çâ­re­siz­di­ler. Top­lu­ca bu zâ­ta ge­lip, bir­lik­te yağ­mur du­âsı­na çık­tı­lar. Haz­ret-i Bi­lâl, top­la­nan ka­la­ba­lı­ğa ses­len­di: - Ey in­san­lar! Bi­li­niz ki be­lâ ve mu­sî­bet­ler, iş­le­nen gü­nah­lar se­be­biy­le ge­lir. Siz he­pi­niz gü­nah­kâr ol­du­ğu­nu­zu îti­raf edi­yor mu­su­nuz? Halk bir ağız­dan; - Evet! di­ye ba­ğır­dı­lar, Biz çok gü­nah­kâ­rız. Ama piş­man ol­duk, af di­li­yo­ruz! Bü­yük ve­lî kal­dır­dı el­le­ri­ni. Yal­var­dı âlem­le­rin Rab­bi­ne: - Yâ Rab­bî! Sen, Kur'ân-ı ke­rîm­de; "Îman edip de doğ­ru söy­le­yen­le­rin du­âla­rı­nı ka­bul ede­rim" bu­yu­ru­yor­sun. Biz sa­na îman edip, doğ­ru­yu söy­le­dik. Şim­di çok piş­ma­nız. Af­fı­nı di­li­yo­ruz. Bi­zi ba­ğış­la ve bi­ze yağ­mur gön­der! Duâ­sı ye­ni bit­miş­ti ki, yağ­mur yük­lü bu­lut­lar top­lan­ma­ya baş­la­dı. Gök gür­le­di. Şim­şek­ler çak­tı. Ve rah­met bo­şal­dı. Öy­le ki, halk, ıs­lan­ma­mak için, sa­ğa so­la ka­çış­tı­lar. ÖL­MEK İS­TER Mİ­SİN? Bir gün de sev­di­ği bir gen­ce sor­du: - Öl­mek is­ter mi­sin ev­lâ­dım? De­li­kan­lı; - Ha­yır efen­dim, de­di. He­nüz de­ğil. - Ne­den oğ­lum? - Bi­raz da­ha ya­şa­yıp, iyi amel­ler yap­mak is­ti­yo­rum efen­dim. Mü­ba­rek, şef­kat­le bak­tı gen­ce. - Pe­ki, öm­rün var mı o ka­dar? Genç bük­tü boy­nu­nu. - Bil­mi­yo­rum. - Ev­lât, bu­yur­du. Mâ­dem­ki ne za­man öle­ce­ği­ni bil­mi­yor­sun. O hal­de ne ya­pa­cak­san şim­di yap­sa­na! Ni­çin ya­rı­nı bek­li­yor­sun? www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com