Ubeydullah-ı Ahrâr

A -
A +

Himmet... Bir "Perşembe" gününde, "Ubeydullah-ı Ahrâr", (Atımı hazırlayın!) buyurup kalktı derhal. Öğleden sonra idi, bindi "Beyaz atı"na. Semerkant'tan, sür'atle gitti gün batısına. Bâzı talebeleri, onu tâkîb ettiler. Velâkin Semerkant'ı geçince o kimseler, (Siz burada kalınız!) deyip talebelere, Sürdü kendi atını, sür'atle ilerlere. Akşam vakti, evine dönünce tekrar geri, Nereye gittiğini sordu talebeleri. Buyurdu: (Türk sultânı, pâdişâh Muhammed Hân, Şiddetle savaşırken küffârla dün bu zaman, Bizden yardım istedi, ona gittim hız ile. Zafer müyesser oldu, Allahın izni ile.) Hâce Ubeydullah'ın mahdûmu "Abdülhâdî", Der ki: Anadolu'ya gittiğimde ben dahî, Sultân Muhammed Hân'ın evlâdı "Bâyezid Hân", Osmânlı devletinde pâdişâhtı o zaman. Beni dâvet ederek, dedi: (Ey Abdülhâdî! Babanın şemâili şöyle şöyle mi idi? Beyaz atı var mıydı?) diye sordu o zaman. Dedim ki: (Evet vardı, binerdi ona bâzan.) Sonra dedi: (Pederim, Sultân Muhammed Hân da, Derdi ki: İstanbul'u fethedeceğim anda, Bir "Perşembe" gününde, cenk kızıştığı zaman, Yardım talep etmiştim, "Ubeydullah Ahrâr"dan. O an "Beyaz atı"yla, bir zât geldi yanıma. En sıkışık bir anda, yetişti imdâdıma. Onun gelmesi ile, hücûma geçti erler. Allahın izni ile, zafer oldu müyesser.) "Ubeydullah-ı Ahrâr" buyurdu: (Dinde "cihâd", Sıkıntılı bir iştir, onun için "sabır" şart. Sabredenler kazanır, hizmette kızmak olmaz. Eğer öfke olursa, muvaffak olunamaz. Kötülük edene de, yapmalıdır iyilik. Hakîkî mümin olan, yapamaz çünkü kemlik. Kim böyle davranırsa, bulur rahat ve huzûr. Hattâ ömrü uzayıp, bedeni sıhhat bulur.) Bir gün de buyurdu ki: (Dâimâ af edelim. İnsanların aybını, ifşâ eylemiyelim. Kim örtücü olursa kulların günâhını, Allah da, kıyâmette örter onun aybını. Nasıl davranmasını istersen Rabbin sana, Sen dahî öyle davran, dünyâda her insana. Merhametli olursak, merhamet olunuruz. Eğer zulüm yaparsak, biz de azâb buluruz. Müslümân, mütevâzı, alçak gönüllü olur. Böyle davrandıkça da, bulur rahat ve huzûr.)