Üs­tâ­dı müj­de­le­miş­ti...

A -
A +

Be­hâ­ed­dîn-i Bu­hâ­rî kud­di­se sir­ruh, ev­li­yâ-yı ki­râ­mın en bü­yük­le­rin­den­dir. Sey­yid Emîr Kü­lâl haz­ret­le­ri­nin ta­le­be­si­dir ki, ka­rar­mış olan kalb­ler Onun­la ha­yat bul­du. Sey­yid­dir. Ev­lâd-ı Re­sûl'dür yâ­ni. Kabr-i şe­rî­fi, Bu­hâ­ra'nın "Kasr-ı âri­fân" bel­de­sin­de olup, ora­dan nur saç­ma­ya de­vam et­mek­te­dir hâ­len. He­nüz dün­ya­ya gel­me­den, Onun ge­le­ce­ği­ni bü­yük üs­tâ­dı müj­de­le­miş­ti. O bü­yük üs­tâd Mu­ham­med Bâ­bâ Sem­mâ­sî haz­ret­le­ri­dir ki, bü­tün dün­ya­ya nur ve fe­yiz On­dan ya­yı­lı­yor­du o de­vir­de. O bü­yük ve­lî, Kasr-ı âri­fân'dan ne za­man ge­çe­cek ol­sa, ya­kın­la­rı­na; - Bu yer­de, ba­na bir bü­yük ev­li­yâ­nın ko­ku­su ge­li­yor ki, o bü­yük zât bu­ra­dan zu­hûr eder ve ka­rar­mış gö­nül­le­ri nû­ruy­la ay­dın­la­tır, bu­yu­rur­du. Bir gün yi­ne gel­miş­ti bu bel­de­ye. Ya­kın­la­rı­na dö­nüp; - O bah­set­ti­ğim ko­ku faz­la­laş­mış. Öy­le zan­ne­di­yo­rum ki bek­le­nen bü­yük zât dün­ya­ya gel­miş­tir, bu­yur­du. Böy­le bu­yur­du­ğun­da, üç gün ol­muş­tu O dün­ya­ya ge­le­li. Ba­ba­sı, onu ku­ca­ğı­na alıp, doğ­ru­ca bu zâ­ta gö­tür­dü. Yâ­ni Mu­ham­med Bâ­bâ Sem­mâ­sî haz­ret­le­ri­ne. O da be­be­ği gö­rür gör­mez; - O de­di­ğim ev­li­yâ, iş­te bu, o duy­du­ğum ko­ku da, iş­te bu ko­ku­dur, de­di. Son­ra şef­kat­le bağ­rı­na ba­sıp; - Biz bu­nu ev­lât­lı­ğa ka­bûl et­tik, bu­yur­du. Son­ra Emîr Kü­lâl'e dö­nüp; - Bu, be­nim oğ­lum­dur. Bu­nun ye­tiş­me­si­ni sa­na ıs­mar­lı­yo­rum, bu­yur­du. O da bü­yü­dü­ğün­de Emîr Kü­lâl haz­ret­le­ri­ne tâ­bi ol­du. On­dan feyz alıp ke­mâ­le gel­di. He­nüz ço­cuk­ken, ev­li­yâ­lı­ğa âit işâ­ret­ler gö­rü­nür­dü mü­bâ­rek al­nın­da.