Evliyânın büyüklerinden Seyyid Fehîm Efendi, üstâdını çok severdi. Bir an ayrılmak istemezdi yanından. Hep Onu düşünür, Onu hayâl ederdi. Tek düşüncesi, teveccühüne kavuşmaktı Onun. Ona olan muhabbetinden, kapısının eşiğine yatar, orada sabahlardı bâzan. Hem de kış geceleri. Öyle ki, üzerine kar yağar, vücûdu kaybolurdu karların içinde. Bir gün yine o eşiğe yatmıştı. Üstâdı "Seyyid Tâhâ", o gece kalktı. Teheccüd namazı kılacaktı. Buna hakkınız yoktur Abdest almak için dışarı çıkıyordu ki, eşikte uzanmış olan "Seyyid Fehîm"i gördü. Hemen tutup kaldırdı yerden ve; - Ey Fehîm! Siz, ilimde derin bir bahr-i ummânsınız. Bunu yere sermeye hakkınız yoktur, buyurdu. Fehim büktü boynunu. -Yüksek himmetinize muhtâcım efendim. O zaman "Seyyid Tâhâ", muhabbetle kucaklayıp kuvvetle sıktı onu. İşte ne olduysa o anda oldu. Kalbine nûr ve feyizler doldu. Tasavvufta öyle çok yükseldi ki, nefis ve şeytân ona zarar yapamıyordu artık. Sen hiç kaplan gördün mü? Kendi kendine; "Bu derece bana kâfî" diye düşündü. Sabahleyin, hocası sordu ona: - Sen hiç kaplan gördün mü Fehîm? - Görmedim efendim. - Hususiyetini biliyor musun peki? - Maksadına kavuşmak için hiç engel tanımaz ve hiç kanaat etmezmiş diye duymuştum efendim. - Sen de öyle ol! buyurdu. Bu yolda edindiğin şeyleri kâfi görme! - Peki efendim, dedi. Ve daha da yükselip, bir "Kâmil-i mükemmil" oldu nihayet. Hocası, icazet vermek istediğinde; - Efendim, bu, ağır bir yüktür, dedi. Kaldıramam. Ancak Seyyid Tâhâ hazretleri; - Siz, bunu kabul etmekte, ihtiyar sâhibi değilsiniz, buyurdu. Çünkü bu icazet, nice tasdiklerden geçmiş, başta, bizzât Resûl-i Ekrem Efendimiz, sonra cümle Sâdât-ı kirâm tasdik etmişlerdir. En son ben de tasdîke mecbur kaldım. Ve ekledi: - Siz de kabul etmeye mecbursunuz! > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com