Hazret-i Alî radıyallahü anh, yumuşak huylu olup, hiç kızmazdı. Kamber adında bir kölesi vardı ki, severek yapardı her hizmetini. Bir gün odasında iken seslendi ona: - Kambeer! Cevap gelmeyince, sesini yükseltti: - Kambeeer! Yine cevap gelmedi. Halbuki Kamber işitiyor, ama bile bile cevap vermiyordu. Hazret-i Alî merak etti. Zîra biraz önce kapının önünde görmüştü onu. Yedi defâ çağırıp da bir cevap alamayınca, dışarı çıktı. Çıkar çıkmaz, donakaldı hayretten. Çünkü Kamber, kapının önünde fütursuzca oturuyordu. Üstelik korkmadı Onu gördüğünde. Hazret-i Alî sordu: - Kamber, beni duymadın mı? Umursamaz bir tavırla cevap verdi: - Duydum. - Peki niçin cevap vermedin? - Sizi imtihan ettim. Cevap vermeyince kızacak mısınız, diye denedim sizi. - Peki ya netîce? - Kızmadınız ve kazandınız imtihanı. Hazret-i Alî radıyallahü anh gâyet sâkindi: - Ey Kamber! Dünyâlık şeyler için kolay kolay öfkelenmem. Ama seni bu imtihana teşvîk edeni kızdırayım da gör, dedi ve; - Seni âzâd ettim. Hürsün artık! buyurdu. Onu, bu imtihâna teşvik eden, "Şeytân"dı. Onu âzâd ederek şeytânın belini kırmış oldu. YÜKÜNÜ KENDİ TAŞIRDI Hazret-i Alî "radıyallahü anh", çarşıdan bir şey alsa, eve kendi taşır, vermezdi kimseye. Hizmetçisi; - Siz halîfesiniz. Bu gibi basit işler, size hafiflik verir, dedi. Cevabında; - Hayır. Bir baba, helâlinden kazanıp aldığı bir şeyi kendi taşırsa, kemâlinden hiçbir şey kaybetmez. Hattâ her adımına sevap kazanır, buyurdu. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com