Zünnûn-i Mısrî "rahmetullahi aleyh" / İlâhî ikaz!

A -
A +

Bir gün "Zünnûn-i Mısrî", bir dere kenarında, Abdest alıyordu ki, kimse yoktu yanında. Bir ara, az ötede biri çarptı gözüne. Bir kere baktıysa da, hemen döndü önüne. Zîrâ o, bir "Kadın"dı, bir an gördü yüzünü. Ve Allah korkusundan çekti ondan gözünü. Düşündü: "Kim bu kadın, ne arar bu tenhâda? Zîrâ hiç kimsecikler bulunmazdı burada." O böyle düşünürken, seslendi ki o hanım: (Ey Zünnûn, benim sana vardı çok hüsn-i zannım. Takvâ ehli bir kişi bilirdim seni hepten. Hiç de böyle değilmiş, üzüldüm bu sebepten.) Çok garibine gitti bu, "hazreti Zünnûn"un. Düşündü ki: "Muhakkak, bir hikmeti var bunun." O böyle düşünürken, konuştu ki o tekrar: (Ey Zünnûn, ne zannettin, tabii hikmeti var. Zîrâ takvâ sâhibi bir kişi olsa idin, Bir "yabancı kadın"a, kat'iyyen bakmaz idin. Ey Zünnûn, istiyerek bakmadın bana, evet. Lâkin velî olanlar, bunu da yapmaz elbet.) O, "hazreti Zünnûn"a ettiği bu sözünden, Sonra da, birden bire kayboldu göz önünden. Bu vak'a, kendisine garip gelmişti biraz. Kaybolunca, dedi ki: "Bu, ilâhî bir îkâz. O, bir insan değildi, bir melekti muhakkak. Bana öğüt vermeye gönderdi cenâb-ı Hak." Yine yaşlı bir kadın, geldi "Zünnûn Mısrî"ye. Yalvardı: "Evlâdımı kurtarın lütfen" diye. Buyurdu ki: (Hayrola, ne oldu evlâdına?) Dedi ki: (Timsah kaptı, kurtar Allah adına.) "Zünnûn-i Mısrî" ona, (Peki olur) diyerek, Geldi Nil kenarına, duâlar eyleyerek. Dedi ki: (Yâ ilâhî, bu kadının oğlunu, O timsahın elinden halâs et, kurtar onu. Zavallı kadıncağız ağlıyor kederinden. Sağ sâlim kurtar onu, o hayvanın elinden.) O sırada bir timsah, çıktı su üzerine. Çocuğu, sağ olarak bırakıp gitti yine. Kadın bunu görünce, kaldı büyük hayrette. Dedi: (İnanmıyordum size ben hakîkatte. İnsanlar, sizi bana çok methettiler, fakat, Ben onların sözüne, etmiyordum iltifât. "Denemek" niyetiyle gelmiştim yanınıza. Ümitsiz "amîn" dedim sizin bu duânıza. Şimdi tam inandım ki, nasılmış evliyâlar. Nasıl kabûl olurmuş eylediği duâlar. Ben bunu, yaşıyarak, görerek inandım tam. Beni affetmenizi ediyorum istirhâm.)