Bildiğiniz gibi, dün mübârek Regâib Kandilini idrâk ettik... "Bereketli, hayırlı, faydası bol, feyizli" demek olan "mübârek" sıfatıyle sıfatlanan ve İslâm dîninin kıymet verdiği on gece vardır ki, bunlar kronolojik sıraya yani hicrî-kamerî sene içerisindeki yerlerine göre Muharremin 1. gecesi (Hicrî Yılbaşı gecesi), Aşûre (10 Muharrem) gecesi, Mevlid gecesi [12 Rebîul-evvel gecesi ki Peygamber Efendimizin doğduğu gecedir], Regâib gecesi [Receb-i şerîfin ilk Cuma gecesi], Mi'râc gecesi [Receb ayının 27. gecesi], Berât gecesi [Şa'bân-ı muazzamın 15. gecesi], Kadir gecesi [Ramazân ayı içinde bir gecedir; İmâm-ı Âzam Ebû Hanife (rahmetullahi aleyh), "Ramazân ayının 27. gecesi olması çok vâki olur" buyururdu], Fıtr (ya'nî Ramazân) Bayramı gecesi [Ramazânın son günü ile Şevvâlin ya'nî bayramın 1. günü arasındaki gecedir], Arefe gecesi [Arefe günü ile Kurban bayramının 1. günü arasındaki gece, ya'nî Zilhiccenin 9. gecesidir; başka günlere Arefe denmez], Adhâ (Kurbân) Bayramı gecesi[Zilhiccenin 10. gecesi]dir. Bu on geceden başka, Ramazân ve Kurban Bayramlarının diğer geceleri, Zilhicce ve Muharrem aylarının ilk on geceleri, haftanın her Cuma ve Pazartesi geceleri de mübârektir. MÜBAREK GECELERDE NE YAPMALI Mübârek geceler, İslâm dîninin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına çok merhamet ve şefkat ettiği, acıdığı için, bazı gecelere husûsî kıymet vermiş, bu gecelerdeki duâ ve tevbeleri, her türlü tâat ve ibâdetleri kabûl edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için bu geceleri birer sebep kılmıştır. Mübârek geceleri ihyâ etmeli, ya'nî kazâ namazları kılmalı, Kur'ân-ı kerîm okumalı, ilim öğrenmeli, bilhâssa fıkıh [ilmihâl] bilgilerini okumalı, duâ ve tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümânları sevindirmeli, bunların sevâblarını ölülere de göndermelidir. Mübârek gecelerde, tevbe ve istiğfar etmek, Allahü teâlâya ilticâ etmek, yalvarmak, günâhlarını düşünmek, ayıplarını-kusûrlarını hâtırlamak, kıyâmetteki azâpları düşünüp korkmak, Cehennemin sonsuz acılarından titremek lâzımdır. Afv ve mağfiret için çok yalvarmalıdır... Halkımız arasında "Üç Aylar" diye anılan "Recebü'l-ferd", "Şa'bânü'l-muazzam" ve "Ramazânü'l-mübârek" aylarının, İslam dininde özel yerleri vardır. Resûlullah Efendimiz, Recep ayının başında "Ya Rabbî, Receb ve Şa'bân aylarını bizler için mübârek kıl [onlarda bizlere bereket ihsân eyle] ve bizi Ramazân ayına da eriştir" diye duâ ederdi; kezâ Şa'bân ayına çok değer verir ve bu ayda çok oruç tutardı. Âişe vâlidemiz (radıyallahü anhâ) buyuruyor ki: "Resûlullahın, [Ramazân ayı müstesnâ olmak üzere] hiçbir ayda, Şa'bân ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şa'bân ayının tamâmını oruçlu geçirirdi." [Buhârî] Resûlullah Efendimize, Şa'bân ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman buyurdu ki: "Şa'bân, öyle fazîletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildirler. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim." [Nesâî] Bu konudaki bir hadîs-i şerîf de şöyledir: "Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şa'bân ayında tutulan oruçtur." [Tirmizî] "HERKES EKTİĞİNİ BİÇER" Üç ayların birincisi olan Receb, Allahü teâlânın ayı; ikincisi olan Şa'ban, Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) ayı; Ramazân-ı şerif de ümmet-i Muhammed'in ayı olarak bilinmektedir. Kezâ Receb ayının afv ve mağfirete, bu ayı ta'kîb eden Şa'bân ayının şefâate, Ramazan ayının da sevâpların kat kat verilmesine mahsûs aylar olduğu bildirilmiştir. Yine Recep ayının tevbe, hürmet ve ibâdet ayı; Şa'bân ayının muhabbet ve hizmet ayı; üç ayların üçüncüsü ve bütün ayların da sultânı olan Ramazân ayının ise yakınlık ve ni'met ayı olduğu ifâde edilmiştir. Meşhûr velîlerden Zünnûn-i Mısrî hazretleri: "Recep ayı tohum ekme, Şa'bân ayı sulama, Ramazân ayı ise hasâd ayıdır. Yani ekip suladığını biçip toplayacak bir aydır. Herkes ektiğini biçer; amelinin, ibâdetinin karşılığını alır. Tohum ekmeyen, hasâd mevsimi gelince pişmân olur" buyurmuştur.