Namaz ve oruç ibâdetlerini ihlâsla yapmanın önemi

A -
A +

Bugünkü makâlemizde, az bir amele bile çok değer kazandıran ihlâsla ilgili, muhtelif asırlarda, muhtelif memleketlerde yaşamış birkaç ulemâ ve evliyânın bazı sözlerini naklederek onlarla bereketlenmek istiyoruz... İstanbul'da yetişen meşhûr velîlerden Cemâleddîn Mahmûd Hulvî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "İhlâs, her şeyin Allahü teâlânın rızâsı için yapılması, amelin kabûlüne vesîle olan güzel düşünce(niyyet)dir." İHLÂSSIZ AMEL, SAHTE PARA GİBİDİR Irâk evliyâsından Ali Sincârî (rahmetullahi aleyh), talebesine sık sık buyururdu ki: "İhlâs; bütün işleri, insanların rızâsı için değil, Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır." Seyyid Emîr Külâl (kuddise sirruh): "İhlâssız amel, sahte para gibidir, kabûl edilmez" buyurmuş; Sehl-i Tüsterî'ye (rahimehüllah), "İnsanın nefsine en çok ağır gelen şey nedir?" diye sorduklarında, "İhlâstır" cevâbını vermiş; "Zîra ihlâsta nefsin nasîbi ya'nî payı yoktur" diye bir açıklamada da bulunmuştur. İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) ise, ihlâs ile, uzun yılların amelinin, işinin, kısa zamanda ele geçeceğini açıklamıştır. Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı Ahmed bin Hanbel (rahmetullahi teâlâ aleyh), kendisine sorulan "İhlâs nedir?" sorusuna; "Amellerin âfetlerinden kurtulmaktır" cevâbını vermiştir. Tanınmış büyük evliyâdan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (rahmetullahi aleyh), bütün işleri ihlâs ile, sâdece Allahü teâlânın rızâsı için yapmak lâzım olduğunu, bir misâl ile şöyle izâh etmiştir: "Nîşâbûr'lu bir ilim talebesi ile bir tâcir yol arkadaşı oldular. Talebe çok fakîr olduğundan, ayakkabısı yoktu. Yalın ayak yürürken, o tâcir ona bir çift ayakkabı verdi. Sonra tâcir, talebeye ikide bir; "Ey talebe! Yolun düzgün yerinden yürü... Sivri taşlara basma... Ayaklarını sürüme... Dikenli yerlerden gitme... Ayakkabıyı eskitme..." diye tenbîh ediyordu. Bu tenbîhler talebeyi usandırdı. Sonunda talebe dayanamayıp ayakkabıları çıkardı, tâcirin önüne bıraktı ve; "Ben senelerce yalın ayak seyâhat ederim. Kimse bana bunun için herhangi bir şart koşmuyordu. Şimdi senin verdiğin bu ayakkabılar için sana mahkûm olamam" dedi. İşte burada olduğu gibi, yapılan hayır-hasenât karşılıksız olmalı, Allahü teâlânın rızâsı için yapılmalıdır. Ancak böyle olursa makbûl olur. "ALLAH RIZASI İÇİN!.." Evliyânın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi aleyh) hazretlerine "İhlâsı kimden öğrendiniz?" diye sorduklarında; "Mekke-i mükerremede bulunuyordum. Bir berber gördüm. Ona, "Allah rızâsı için benim saçlarımı düzeltebilir misin?" dedim. Berber: "Elbette" dedi. O sırada, mevki sâhibi birini tıraş etmekte idi. Hemen onun tıraşını bırakıp; "Efendi, kalk. Bir kimse Allah için bir şey istedi mi, bütün işler durur, derhâl ona bakılır" dedi. Sonra berber koltuğuna beni oturtup tıraş etti. Sonra da bana bir mikdâr altın verip; "İhtiyaçların için lâzım olur, onlara harcarsın" dedi. Ben bu hâle çok hayret edip elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim. Az bir zaman sonra, bana Basra'dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi ona verince, sebebini sordu. Ben de niyyetimi açıkladım. Bunun üzerine bana, "Sen, Allah rızâsı için beni tıraş et" dedin. Ben de o niyyetle seni tıraş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyyetimde bir değişme olmasından korkarım" dedi. Bağdât velîlerinden Rüveym bin Ahmed (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Amelde ihlâs, iki cihânda Allahü teâlâdan karşılık beklememektir. [Ya'nî Allah'ın emri olduğu için yapması, karşılık için yapmaması gerekir.]" Yine buyurdu ki: "İhlâs; ameline bakmamak, ya'nî hiçbir zaman amelini beğenmemektir." Büyük velîlerden Ebû Ali Dekkâk (rahmetullahi aleyh) ise buyurdu ki: "İhlâs, insanların teveccüh, alâka göstermelerinden sakınıp ameli yalnız Allah için yapmaktır. Sıdk ise; nefsi, yaptığı ameli beğenmekten temizlemektir. Bunun için ihlâs sâhibi muhlislerde riyâ, gösteriş; sıdk sâhibi olan sâdıklarda da ucub (amelini güzel görmek) hâli bulunmaz." [İnşâallah yarın da, bu önemli konuda birkaç nakil daha yapmak istiyoruz.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.