A­rap­ça ve di­ğer ya­ban­cı dil­le­rin öğ­re­nim ve öğ­re­ti­miy­le alâ­ka­lı ba­zı hu­sus­lar -3

A -
A +

Bun­dan ön­ce­ki 2 ma­kâ­le­miz­de, gü­yâ Arap­ça'yı öğ­ret­mek için ya­zıl­dı­ğı id­di­â edi­len, ama ha­kî­kat­te ide­olo­jik pro­pa­gan­da için ya­zıl­dı­ğı an­la­şı­lan 3-4 cild­lik bir ki­tâ­bın 3. Cil­di­nin Ön­söz'üne ya­zı­lan câ­hi­lâ­ne söz­ler­den ba­zı­la­rı­na te­mâs et­miş­tik. Zâ­ten ken­di­si­ne işâ­ret edi­len ki­şi, mak­sa­dı­nı da açık­ça be­lirt­mek­te­dir: "Bu di­zi ile ter­tip­le­nen ders­ler, ay­dın öğ­ren­ci­le­re, hem ya­ban­cı dil öğ­ren­me bi­lin­ci­ni ka­zan­dır­mak­ta, hem de bu ko­nu­da kar­şı­laş­tık­la­rı bü­tün en­gel­ler hak­kın­da on­la­rı bil­gi­len­di­ren özel­lik­ler ta­şı­mak­ta­dır. On­la­ra dü­şen gö­rev ön­ce bi­linç­len­mek, on­dan son­ra öğ­ren­mek­tir." Bu ma­kâ­le­miz­de de, ay­nı ko­nu­ya de­vâm et­mek ve mev­zû-ı bahs olan ya­zı­dan ba­zı na­kil­ler da­ha yap­mak is­ti­yo­ruz. Bu­ra­da sı­ra­sı gel­miş­ken ifâ­de ede­lim ki, ma­ale­sef yurt dı­şın­da oku­yan genç­ler­den ba­zı­la­rı, bir­ta­kım yan­lış pro­pa­gan­da­la­ra ka­pı­la­rak, şe­ref­li ata­la­rı olan Os­mân­lı­la­ra düş­mân ola­rak dön­mek­te­dir­ler. Hâl­bu­ki câ­hil say­dık­la­rı Os­mân­lı âlim­le­ri, bu câ­hil ço­cuk­la­rı ve genç­le­ri, en az 40 se­ne oku­tur­lar. Biz, in­şâ­al­lah bun­dan son­ra­ki ma­kâ­le­le­ri­miz­de, dün­kü ma­kâ­le­miz­de adı ge­çen eser­le­ri ya­zan İmâm-ı Bir­gi­vî, Sey­yid Şe­rîf Cür­câ­nî, Mol­la Câ­mî... gi­bi bü­yük âlim­le­ri bi­rer neb­ze ta­nıt­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğız. Po­le­mik ko­nu­su yap­ma­mak ve her­han­gi bir he­def de gös­ter­me­mek için is­mi­ni zik­ret­me­ye­ce­ği­miz, bir­kaç se­ne, bir Arap ül­ke­sin­de ka­lıp on­la­rın men­fî pro­pa­gan­da­la­rı­nın te­sî­ri al­tın­da ka­lan şa­hıs, bir­çok ha­kî­ka­ti ters yüz et­mek­te­dir. Bu ki­şi­nin aşa­ğı­da­ki id­di­âsı, Sa­hâ­be-i ki­râm­dan son­ra, dîn-i İs­lâ­ma en bü­yük hiz­me­ti ya­pan, tâ­rih bo­yun­ca bir mis­li gö­rül­me­miş, dil­le­re des­tân bir dev­let olan "Dev­let-i Aliy­ye-i Os­mâ­ni­ye"yi ve Os­man­lı­la­rı hiç ta­nı­ma­dı­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir. Bu ki­şi­nin, Müs­lü­mân ol­duk­la­rı gün­den iti­bâ­ren, İs­lâ­mi­ye­te çok bü­yük hiz­met­ler ya­pan, bü­tün dün­yâ­ya ilim, ir­fân, ah­lâk, fa­zî­let, me­de­ni­yet, adâ­let, hak­kâ­ni­yet ve in­san hak­la­rı­nı öğ­re­ten şe­ref­li ec­dâ­dı­mız Türk­ler­den, özel­lik­le Ka­ra­han­lı­lar, Gaz­ne­li­ler, Ti­mu­ro­ğul­la­rı, Ba­bür­lü­ler ve Sel­çuk­lu­lar'dan da hiç ha­be­ri yok. Ken­di­si­ne işâ­ret olu­nan ki­şi, tâ­rih bo­yun­ca, âyet-i ke­rî­me­de de geç­ti­ği üze­re, bir­bir­le­ri­nin dîn kar­deş­le­ri ol­duk­la­rı­nı çok iyi bi­len ve bir­bir­le­ri­ni öz kar­deş­le­rin­den da­ha çok se­ven Müs­lü­mân­la­rı, san­ki tâ­rih bo­yun­ca bir­bir­le­ri­ne düş­mân­lar­mış gi­bi gös­ter­mek­te­dir. Hâl­bu­ki bu şah­sın aşa­ğı­da­ki id­di­âsı, sö­mür­ge­ci Ba­tı­lı ül­ke­le­rin Müs­lü­mân­la­rı bir­bi­ri­ne dü­şür­mek için, son asır­lar­da or­ta­ya at­tık­la­rı ve Müs­lü­mân­la­rın ki­tap­la­rı­na da ya­za­rak on­la­rın zi­hin­le­ri­ni boz­mak için or­ta­ya koy­duk­la­rı hî­le­ler­den­dir. Bu ha­kî­kat­le­ri bil­me­yen bu ki­şi, ba­kın ne­ler söy­lü­yor? "...Tâ­rih bo­yun­ca İs­lâm'ı pay­laş­ma­da il­ginç hî­le­le­re baş­vu­ran, bu ko­nu­da kı­yâ­sı­ya re­kâ­be­te gi­ri­şen ve bir­bi­ri­ni öle­si­ye kıs­ka­nan Arap­lar ve Türk­ler, İs­lâm'ın ve onun ge­tir­di­ği bi­lim ve uy­gar­lık ku­rum­la­rı üze­rin­de bü­yük yı­kım­la­ra ne­den ol­muş, so­nuç ola­rak ken­di­le­ri de tâ­rih sah­ne­sin­de çök­müş­ler­dir." Yi­ne şu cüm­le­ler, bu şah­sın, İs­lâ­mın doğ­ru i'ti­kâ­dı olan Ehl-i Sün­net iti­kâ­dın­dan ay­rıl­mış ol­du­ğu­nun bir de­lî­li­dir ve ma'nâ iti­bâ­riy­le son de­re­ce bo­zuk olan bu cüm­le­nin dü­zel­ti­le­bi­le­cek bir ya­nı da yok­tur: "Kur'ân­da­ki İs­lâm'ı, tâ­rih bo­yun­ca sırf bir Arap dî­ni ola­rak dam­ga­la­yan Türk­ler, ta­rî­kat­la­rıy­la, tek­ke­le­riy­le, me­zâr­lık ve ölü kült­le­riy­le, Arap­ça'ya ba­kış açı­la­rıy­la ken­di­le­ri­ne öz­gü bir dîn ör­müş­ler­dir." Tâ­rih­te, dîn-i İs­lâ­ma hiz­met et­mek için bü­yük gay­ret­ler gös­te­ren Müs­lü­mân Arap­lar için ya­pı­lan şu id­di­â da, in­sâf eh­li bir kim­se­nin söy­le­ye­bi­le­ce­ği bir söz de­ğil­dir: "Son bin yıl bo­yun­ca, Türk­le­rin ege­men­li­ği al­tın­da ya­şa­mış ol­ma­yı zül sa­yan Arap­lar da, yüz­yıl ka­dar ön­ce gös­ter­dik­le­ri şid­det­li tep­ki­ler­den bi­ri ola­rak İs­lâm'ı sırf ken­di­le­ri­ne âit bir kül­tü­rel ku­rum gi­bi gör­me­ye baş­la­mış­lar­dır. Bu iki fark­lı tep­ki, bir­çok alan­da yı­kı­cı so­nuç­lar ver­di­ği gi­bi, 'Üm­met di­li' ola­rak al­gı­lan­ma­sı ge­re­ken Arap­ça'ya ba­kış açı­sı­nı da de­ğiş­tir­miş­tir." Şim­di­lik bu ce­vap­lar­la ik­ti­fâ et­mek ve in­şâ­al­lah önü­müz­de­ki haf­ta­dan i'ti­bâ­ren, sı­ra­sıy­le İmâm-ı Bir­gi­vî, Sey­yid Şe­rîf Cür­câ­nî ve Mol­la Câ­mî gi­bi bü­yük âlim­le­ri bi­rer neb­ze ta­nıt­mak is­ti­yo­ruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.