Dünkü makâlemizde de belirttiğimiz gibi, Kur'ân-ı kerîmde kıymet verilen dört harâm aydan biri olan Muharrem ayının onuncu gününe "Aşûre Günü" denir. Aşûre günü yapılacak işleri bildiren birçok hadîs-i şerîf vardır; onlardan bazılarını ve bugünde yapılacak işleri maddeler hâlinde ifâde edelim: 1- Gusletmelidir. Hadîs-i şerîfte "Aşûre günü gusleden, Allahü teâlâ katında annesinden yeni doğmuş gibi günâhlarından temizlenir" [Şir'atü'l-İslâm] buyuruldu. [Tabîî ki bu durum, namaz kılan ve harâmlardan kaçan mü'min içindir. Bunlara riâyet etmeyen kimse, Aşûre günü, bir değil, def'alarca gusletse, günâhları affolmaz.] 2- Müslümânlara çok selâm vermelidir. Bir hadîs-i şerîfte "Aşûre günü, on Müslümâna selâm veren, bütün Müslümânlara selâm vermiş gibi sevâba kavuşur" [Şir'atül-İslâm] buyuruldu. 3- Bu günde ilim meclislerinde bulunmalıdır. Bir hadîs-i şerîfte "Aşûre günü, ilim öğrenilen veya Allahü teâlânın zikredildiği bir yerde, biraz oturan, Cennete girer" [Şir'atül-İslâm] buyuruldu. Bu gece ilim olarak, doğru yolun âlimlerinin İlmihâl kitaplarını okumalıdır. Ayrıca Kur'ân-ı kerîm okumalı, kazâsı olan kazâ namazları kılmalıdır. 4- Çoluk-çocuğunu bu günde sevindirmelidir. Hadîs-i şerîfte "Aşûre günü, âile efrâdının nafakasını geniş tutanın, bütün sene nafakası geniş olur" [Beyhekî] buyuruldu. 5- Fakîr, garîb ve yetîmleri sevindirmelidir. Hadîs-i şerîfte "Aşûre günü bir yetîmin başını okşayan kimseyi, Allahü teâlâ, yetîmin saçının her kılı için Cennette bir derece yükseltir" buyuruldu. 6- Sadaka vermek sünnettir, ibâdettir. Hadîs-i şerîfte "Aşûre günü zerre kadar sadaka veren kimseye, Allahü teâlâ, Uhud dağı kadar sevâb verir" buyuruldu. 7- Sıla-i rahim yapmalıdır, ya'nî bugün akrabâyı ziyâret edip, hediyelerle veya çeşitli yardımlarla gönüllerini almalıdır. Hadîs-i şerîfte "Sıla-i rahmi terk eden, Aşûre günü akrabâsını ziyâret ederse, Yahyâ ve Îsâ'nın sevâbı kadar ecre kavuşur" [Şir'atü'l-İslâm] buyuruldu. 8- Aşûre günü oruç tutmak sünnettir. Hadîs-i şerîfte "Aşûrenin fazîletinden faydalanın. Bu mübârek günde oruç tutan kimse, melekler, peygamberler, şehîdler ve sâlihlerin ibâdetleri kadar sevâba kavuşur" buyuruldu. [Şir'atü'l-İslâm] Öteden beri Kureyş de, Resûlullah da Aşûre günü oruç tutarlardı. Peygamberimiz, Medîne'ye gelince de, yine o gün oruç tuttu ve tutulmasını da emretti. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî,) 9- Nûh (aleyhisselâm) gemide aşûre tatlısı pişirdiği için, Müslümânların Muharremin onuncu günü aşûre pişirmeleri ibâdet olmaz. Bugün aşûre pişirmeyi ibâdet sanmak, bid'attir, günâhtır. Muhammed (aleyhisselâm) ve Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm) böyle yapmadılar. Muhammed aleyhisselâmın yaptığı veyâ emrettiği şeyleri yapmak ibâdet olur. Dîn kitâblarının yazmadığı, hakîkî dîn âlimlerinin bildirmedikleri şeyleri yapmak, sevâb olmaz; günâh olur. O gün, herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyâfet, fakîrlere sadaka vermek sünnettir, ibâdettir. Aşûreyi de bir gün önce veya bir gün sonra pişirmekte mahzûr olmaz. Aşûre pişirmenin o güne mahsûs ibâdet olmadığını bilerek, o gün veya Muharremin diğer bir gününde, aşûre tatlısı veya başka bir tatlı yapmak ise günâh olmaz, sevâp olur. Bu inceliği iyi anlamalıdır. 10- Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anh), 10 Muharrem'de 72 kişilik maiyetiyle birlikte şehîd edildi. Sevgili Peygamberimizin mübârek torunu, o büyük imâmın şehîd edilmesi, elbette bütün Müslümânlar için çok büyük bir musîbet ve üzüntüdür. Müslümânlar, Kerbelâ fâciasını hâtırlayınca her zamân üzülür, kalbleri sızlar, gözleri kan ağlar. Hazret-i Hamza, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hasan'ın şehîd edilmeleri de, böyle büyük birer musîbet ve üzüntüdür. Fakat Peygamber Efendimiz, çok sevdiği amcası Hazret-i Hamza'nın şehîd edildiği günün yıl dönümlerinde mâtem [yas] tutmadı. Mâtem tutmayı da emretmedi. İslâmiyyette mâtem tutmak olsaydı, Resûlullahın Tâif'te mübârek ayaklarının kana boyandığı ve Uhud'da mübârek dişinin kırılıp, mübârek yüzünün kanadığı ve vefât ettiği günlerde mâtem tutulurdu. Yine mâtem yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber Efendimizin ölümü için mâtem tutulurdu...