Bu senenin Kurban Bayramını da uğurluyoruz...

A -
A +

Bu sene, dînî bayramlarımızdan birincisi olan Ramazân Bayramını, 09-10-11 Eylül 2010 (01-03 Şevvâl-i şerîf 1431) Perşembe-Cuma-Cumartesi günlerinde idrâk etmiştik. Dînî bayramlarımızdan ikincisi olan Kurbân bayramını ise, takvîmlere göre, (16 Kasım 2010/10 Zil-hicce 1428 Salı günü), idrâkle şereflendik. Dört gün süren Kurbân bayramı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde de devâm etti, bugün ise bayramın son günü. [Allahü teâlâ, kıymetli okuyucularımızın, necîp milletimizin ve bütün Müslümânların, sıhhat ve âfiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun.] Bilindiği üzere, bazı mekânlar emsâline göre daha mukaddes, bazı insanlar akrânına nisbetle daha muhterem olduğu gibi, bazı zamanlar da benzerlerine nazaran çok daha kudsî, mukaddes ve mübârektir. Dînî bayramlarımız, bu mübârek günlerimizdendir. Şevval ayının birinci günü "îd-i fıtır" yâni "Ramazan Bayramı"nın birinci günü, 10 Zilhicce de "îd-i adhâ" ya'nî "Kurbân Bayramı"nın 1. günüdür. İslâmiyette bayram günleri, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanından beri, husûsî bir şekilde kutlanagelmiştir. Bütün İslâm devletlerinde de bugüne kadar kutlanarak gelmiştir. NİÇİN "BAYRAM" DENİLMİŞTİR? İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bayram denilmesinin sebeplerini birkaç madde hâlinde açıklamaktadır, biz bunlardan sâdece üç tanesini zikredelim: 1- Bayramlar her sene tekrar geliyor. Bu sevinçli gün tekrarlandığı için bayram denilmiştir. [Zâten bayram ma'nâsına gelen "îd" kelimesi de "avdet" kökünden gelmektedir.] 2- Bayramda Allah'ın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için bayram denilmiştir. 3- Bayram günü gelince sevinç ve neşe de geliyor. Üzüntüler unutuluyor. Bunun için bayram denilmiştir. Hazret-i Alî (radıyallahü anh) bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neş'elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, "Bugün bayramımızdır" dediler. Bunun üzerine Hazret-i Alî Efendimiz de; "Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır" buyurdu. Yine Müslümân rûhunu teslîm edeceği (vefât edeceği) zaman, rahmet meleklerini, Cennetteki ni'metleri görünce, onları görmenin zevkiyle gülerek cân verme vaktinin de Müslümânın bayramı olduğu bildirilmiştir. Ayrıca İslâm büyükleri, bir Müslümânın, Allahü teâlânın emirlerine uyup yasaklarından sakınarak, günâh işlemeden, harâm lokma yemeden geçirdiği günleri de bayram kabûl etmişlerdir. Kâdıl-kudât Muhammed bin Kutbüddîn İznîkî de, "Miftâhu'l-Cenne=Cennetin Anahtarı" isimli kitâbında bütün mü'minlerin bayramlarının beş nev'i olduğunu zikrediyor. BAYRAMDA NİÇİN SEVİNİLİR? Bugüne kadar, bütün İslâm devletlerinde, müslümânların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîr, garîp ve yetîmlerin sevindirildikleri, akrabâ ve tanıdıkların ziyâret edildiği bayram günleri, özel bir sûretle kutlanarak gelmiştir. Şüphesiz ki bayram günleri, dînî ve millî bakımdan çok önemli olan, milletçe hep birlikte sevinç ve huzûr içerisinde kutladığımız günlerdir. Bayramların öncesindeki mübârek gün ve gecelerde günâhlar affedildiği için, müslümânlar bu zamanlarda sevinçli ve neş'eli olurlar. Bayram günlerinde herkes, temiz giyinir; Allahü teâlânın ni'metlerini, üzerlerinde izhâr ederler. Çocuklara yeni elbiseler alınıp sevindirilir. Fakîr, öksüz ve yetîmler de sevindirilir. Ekseriyâ, bayram namazından sonra kabirler ziyâret edilir, geçmişlerin, akrabâ ve dîn büyüklerinin rûhları için Kur'ân-ı kerîm okunur, duâ edilir ve sadakalar verilir. Daha sonra da, âile büyükleri, dost, akrabâ, arkadaş ve tanıdıklar ziyâret edilir. Çocuklar babalarının ve âile büyüklerinin, gençler de yaşlıların ellerini öperler. İslâmiyetin izin verdiği ölçüler içinde neş'elenilir ve lâtîfeler yapılır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.