Kâdî Iyâd bin Mûsâ es-Sebtî el-Yahsubî el-Endelüsî" [476-544 (m. 1083-1150)], onbirinci ve onikinci yüzyıllarda yetişen Mâlikî mezhebi âlimlerinin ve evliyânın büyüklerindendir. Künyesi "Ebü'l-Fadl" olup "Kâdî Iyâd (veya Iyâz)" diye meşhûr olmuştur. "Yahsubî" ve "Endelüsî" nisbeleriyle bilinir. Şa'bân ayının 15. günü, Endülüs'te "Sebte" şehrinde doğdu, Cemâzi'l-âhır ayının 7. günü Cum'a gecesi Merrâkeş'te vefât etti [Ramazân-ı şerîfte vefât ettiği de rivâyet edilmiştir]. Doğduğu şehir olan Septe'de ve Gırnata'da uzun zaman kâdîlık yaptığı için "Kâdî" denmekle meşhûr olmuştur. Küçük yaştan i'tibâren Kurtuba'da ve diğer ilim merkezlerinde birçok âlimle görüşüp sohbet etti ve kendilerinden ilim öğrendi... Ebû Alî el-Gassânî'den icâzet (diploma) aldı. Fıkıh ilmini de, Ebû Abdillah Muhammed bin Îsâ et-Temîmî'den öğrendi. İlim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet ettiği âlimlerin sayısı yüzden fazladır. Kendisinden de birçok kimse ilim öğrenmiştir. Esâs i'tibâriyle, "tefsîr", "hadîs" ve "fıkıh" ilim dallarında âlimdir. Ama Kâdî Iyâd hazretleri, bunlardan başka; "târih", "neseb", "nahiv", "lügat" ve diğer ilimlerde de derin ilim sâhibi olup, aynı zamanda şâir idi. Çok kıymetli şiirleri de vardır... Zamanında bulunan ulemânın (âlimlerin) imâmı, önderi idi. Aklı, zekâsı, fehmi (anlayışı), dikkati fevkalâde idi. Hadîs-i şerîfleri toplamakta ve onları kaydetmekte gayret ve ihtimâmı çok fazla idi. Her hâliyle, âlimlerin makbûlü olan Kâdî Iyâd Yahsubî Endelüsî (rahmetullahi aleyh), güvenilir bir zât idi. EN MEŞHÛR ESERİ "ŞİFÂ-İ ŞERÎF" Kâdî Iyâd hazretleri birçok eser yazmıştır. En meşhûr eseri, Sevgili Peygamberimizin medhine dâir "Şifâ-i şerîf" isimli kitâbıdır. Kitap, genel olarak Peygamber Efendimizi tanımayı ve O'na tâbi olmayı anlatır. Bu eser, bir "Siyer" kitâbıdır. [Bilindiği üzere, Arapça "Sîre" kelimesinin çoğulu olan "Siyer" terimi, Peygamber Efendimizin hal tercümesini (ya'nî biyografisini, hayâtını) anlatmak için kullanılan bir ta'bîrdir. Sevgili Peygamberimizin doğumundan ölümüne kadar hayâtından bahseden kitaplara "es-Siretü'n-Nebeviyye" yâhûd "Siyer-i Nebî" veya kısaca "Siyer" adı verilmiştir. Onun şeceresi [soy dizini], doğumu, çocukluğu, gençlik yılları, Peygamberliği, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverede meydana gelen olaylar ve savaşları hep bu eserlerde anlatılmıştır. Bir de, daha genel olan "Siyer" kelimesiyle beraber sıkça kullanılan ve daha dar bir anlam ifâde eden "Meğâzî" kelimesi vardır ki, sözlüklerde "savaş, savaş yeri, savaş menkıbesi" anlamlarını ihtivâ etmesine rağmen, Hazret-i Peygamber'in savaşlarının anlatıldığı kitaplara da verilen bir addır. İslâm âlimlerinin çoğu, İslâm tarihini bir bütün halinde ele almış ve eserlerinde, Peygamberimizin hayâtından -hattâ daha öncesinden- başlayarak İslâm Târihi ile ilgili bütün olayları, Onun yaşadığı dönem de dâhil olmak üzere anlatmışlardır.] Kâdî Iyâd hazretleri, "Şifâ-i şerîf"inde, Peygamber Efendimizin Sîret-i Nebeviyyesini çok geniş olarak ele alır. O, bu eserinde, O'nun "Habîbullah" olarak yaratıldığını, bütün güzelliklerin O'nda toplandığını, O'nun insanlara nümûne olan güzel ahlâkını, mu'cizelerini, O'nu sevenlerin Cennet'teki derecelerini anlatmaktadır. "Şifâ" kitâbı, dört kısım hâlinde tertip olunmuştur. [Tabîî ki her kısım da kendi arasında bölümlere ayrılmıştır.] Birinci kısım: Peygamber Efendimizin medhi (övülmesi) hakkında olup, Allahü teâlânın, Peygamberimizi medh etmesini, Peygamberimizin her bakımdan bütün varlıklardan her zamanda üstün olduğunu, Peygamberlik alâmetlerini ve mu'cizelerini ele alır. İkinci kısım: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) îmân, sünnetine uymak, O'na saygı ve sevgi göstermek, salât ü selâm getirmenin fazîleti gibi konulara tahsîs edilmiştir. Üçüncü kısımda, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında câiz olan ve olmayan şeyler, dîn ve dünyâ işlerine âit hâlleri anlatılmaktadır. Dördüncü kısımda ise, Peygamber Efendimize dil uzatan kimseler hakkındaki cezâî hükümler yer almaktadır. [Kâdî Iyâd'ın bu eserine çeşitli şerh ve hâşiyeler (açıklamalar) yapılmıştır. Bundan başka, yazdığı çok kıymetli eserleri de vardır.] Cenâb-ı Hak, ona bol bol rahmet eylesin ve bizleri de onun şefâatine nâil eylesin.