Cömertliğiyle meşhûr Hâtem-i Tâî unutulmadı...

A -
A +

Abdullah bin Sa'd (Hâtem-i Tâî), altıncı asrın sonunda, yedinci asrın başında yaşamış, cömertliğiyle meşhûr bir Arap şâiri ve kabîle reîsidir. Peygamberimizin devrine yetişmiş, ancak onun Peygamberliğini açıklamasından önce vefât etmiştir, ama oğlu Adî (Adiyy) İslâmiyetle şereflenmiştir. Asıl ismi Abdullah bin Sa'd olduğu hâlde, çok cömert olduğu için "Hâtem", Tayy kabîlesinden ve o kabîlenin reîsi olduğu için de "Tâî" lakabıyla anılmaktadır. Hâtem-i Tâî, Arap, İran ve Türk edebiyâtında zenginlik, cömertlik, hayırseverlik timsâli olarak kullanılır. "Hayra verilen mal, isrâf olmaz" derdi. Gerçekten çok cömert idi. Öyle ki, kabîlesinin yerleşmiş olduğu yerin etrâfındaki tepelere ateş yaktırarak, yolunu şaşıranların kendisine gelip misâfir olmalarını sağlardı. Bir muhârebede Müslümanlara esîr düşen Hâtem-i Tâî'nin kızı, Peygamberimize gelerek; "Eğer lutfedip beni bağışlarsanız, hakkımda, Arap kabîlelerinin hasetçilerini sevindirmemiş olursunuz. Zîrâ ben öyle bir kabîle başkanının kızıyım ki, babam esîrleri âzâd eder, açları doyurur, çıplakları giydirir, insanlara alçak gönüllülükle davranır, dört yanındakileri korurdu" deyince, Peygamberimiz kendisini hemen serbest bıraktı. Kendisine, elbise, binek hayvanı ve yol azığı da verdi. Hâtem-i Tâî'nin oğlu Adî (Adiyy) de, bilâhare Huzûr-ı Saâdet'e gelerek ikrâm gördü. Resûlullah Efendimiz onu evine götürdü. Kendisi yere otururken Adî (Adiyy)'e minder ikrâm etti. Ona İslâmiyeti telkîn etti, o da îmânla şereflendi. Müslümân olan Adî bin Hâtem (radıyallahü anh)'in bildirdiği hadîs-i şerîfler, Kütüb-i Sitte'de (mu'teber 6 hadîs kitâbında) mevcuttur. YEMEK YEDİRME VE İHSÂN Bir kimsenin ni'meti varsa ve başkalarına dağıtıyorsa, o kişi sultân olmasa da, halk ona saygı duyar. Dünyâda ad kazanmış ve kazanmakta olan herkes, bu şöhreti aş-ekmek, para-pul, mal-mülk vermekten elde etmişlerdir. Onun için, her gün yemek vermekte kusûr etmemek gerekir. Hâtem-i Tâî, cömertliği ve misâfirseverliği yüzünden, Sahâbe-i kirâm ve diğer Müslümânlar arasında övülmüş, cömertliği dillere destân olmuş, "Esha'l-arab: Arapların en cömerdi" diye anılmıştır. Dünyâ durdukça, onun cömertliğinden de bahsedilecektir. Allahü teâlâ, Hazret-i İbrâhîm'i, yemek vermesinden ve misâfirperverliğinden dolayı övdü. Hazret-i Osmân, çok cömerd olduğundan dolayı, "hesapsız Cennet'e gidecek" diye müjdelenmiştir. Hazret-i Alî, çok fazla parası olmadığı hâlde, birçok cömertlikler yaptı. Allahü teâlâ, onu Kur'ân-ı kerîmde övdü. Kıyâmete kadar onun cömertliğinden, mertliğinden, cesûrluğundan, söz edilecektir. Her devirde, her yerde yemek vermek çok iyidir. Dünyâda hiçbir iş, cömertlikten ve yemek vermekten daha iyi değildir. Hadîs-i şerîflerde: "Allahü teâlâ, cömerde cömert davranır", "Cömerdin îmânı kuvvetlidir" ve "En kıymetli amel, bir mü'mini, yemek yedirmek veya başka bir ihtiyâcını görmek sûretiyle sevindirmektir" buyurulmuştur... BİRE YEDİ YÜZ ALMAK Allah rızâsı için verilen zekât ve sadakanın, yapılan iyiliklerin karşılığı, verenin ihlâs derecesine göre, bire ondan bire yedi yüze kadar, hattâ daha fazla olur. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: "Mâllarını, Allah yolunda harcayanların hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz tane bulunan bir tohuma benzer. Allah dilediğine daha fazla da verir. O vâsi' [tâkat ve kudret sâhibidir, ihsân ettiği şeyler Ona darlık vermez] ve alîmdir [her şeyi, hâliyle, hakîkat ve özüyle bilicidir. İnfâk edenin niyetini, ihlâslı olup olmadığını ve infâk kudretini bilir]." [Bakara, 260] Mallarını, Allah yolunda harcayanlara birçok müjdeler vardır. Allahü teâlâ, meâlen buyuruyor ki: "Gece-gündüz, gizli-açık, Allah yolunda mâllarını infâk edenlerin, Rableri katında mükâfâtları vardır. Bunlar için korku ve üzüntü yoktur." [Bakara, 247] Sadakanın fazîleti çoktur. Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki: "Çok sadaka verenin rızkı bollaşır ve duâsı kabûl olur." [İbn-i Mâce] "İlmi olan ilminden, mâlı olan da mâlından sadaka versin" (İbn-i Sünnî)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.