İnsanların dünyâ ve âhiretteki işlerinin düzgün ve faydalı olması için, yüce Allah, ilk insan ve ilk Peygamber Âdem aleyhisselâmdan itibâren, takrîben her bin senede bir "Peygamber" vâsıtasıyla, insanlara bir "Dîn" göndermiştir. Bu dînler, onları yanlış, zararlı işlerden koruyup, selâmet, hidâyet, râhat ve saâdete kavuşturmak için gönderilmiştir. Bir babanın veya annenin evlâdına olan şefkat ve merhametinden daha çok kullarına merhamet eden yüce Rabbimiz, insanları küfür, dalâlet, sapıklık, ahlâksızlık, çirkinlik, bozukluk, kötülük, zulmet, karanlıklardan kurtarmak için, insanların dünyâda râhat, huzûr içinde, kardeşçe yaşamaları, âhirette de sonsuz saâdete, bitmez-tükenmez ni'metlere kavuşmaları için, yapılması lâzım olan iyilikleri ve sakınılması lâzım olan kötülükleri, "Peygamber"lerine bildirmiş, onlara "Dîn" göndermiştir. Peygamberler vâsıtasıyla gönderilen "Dîn", "İnsanları ebedî saâdete götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol" demektir. "Dîn" ismi altında, insanların uydurdukları eğri yollara aslında "Dîn" denmez, "dînsizlik" denir. Umûmî bir tarif yapmak gerekirse "İslâm dîni", Allahü teâlâ'nın, "Cebrâîl" ismindeki melek vâsıtasıyle, Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâm'a gönderdiği, insanların, dünyâda ve ahirette râhat ve mes'ûd olmalarını sağlıyan usûl ve kâidelerdir. İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir. Eski semâvî dînlerin görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün güzellikleri İslâmiyetin içinde toplanmıştır. Bütün saâdetler, muvaffakiyetler ondadır. Yanılmayan, şaşırmayan akılların kabûl edeceği esâslardan ve ahlâktan ibârettir. Bizler için en güzel örnek İnsanlığın doğru yolu bulması, ahlâken yükselmesi, bütün beşeriyetin dünyâda ve âhirette huzûra kavuşmaları için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. "Gerçekten sen, büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) âyetinde, Allah'ın iltifâtına mazhar olan Sevgili Peygamberimiz, Kur'ân'dan ibâret olan güzel ahlâkını, hem hayâtında sergilediği tatbîkâtıyla, hem de güzel emir ve tavsiyeleriyle ümmetine teblîğ etmiştir. Zâten güzel ahlâk, İlâhî vahye dayanan dînden neş'et eder. Ancak dîne dayanan ahlâk müessesesi insanların rûhlarını tatmîn eder, huzûra kavuşturur ve maddî-manevî yükselmelerini sağlar. Dolayısıyla Allah'ın ve Resûlünün bize öğrettikleri edep ve ahlâk, değişmeyen en güzel ve en doğru ahlâktır. "O'nun şahsında, Allah'ı ve Âhiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça hatırlayanlar için güzel edeb ve ahlâk nümûneleri vardır" (Ahzâb, 21) âyet-i kerîmesi, Muhammed aleyhisselâmın "üsve-i hasene" [nümûne-i imtisâl=en güzel örnek] olduğunu ne güzel ifâde etmektedir? Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm da, "Ben, iyi huyları tamamlamak, yerleştirmek için gönderildim" buyurmuştur. Kesin bir husustur ki, O'nu, ilim, irfân ve asâlet sâhibi insanlar medhetmekte; câhil, ilim ve edepten mahrûm, nasîpsiz, dînsiz, îmânsız, bozuk kişiler de kötülemektedir. Bu, bir nasip işidir. Târihte, araştırma ve incelemeleri netîcesinde, İslâmiyetle şereflenen sayılamayacak kadar çok insan vardır. Günümüzde de yabancılardan, gayr-i müslimlerden pek çok kimse, zamân zamân İslâmiyetle şerefleniyor. Birçok diplomat, devlet ricâli, ilim ve fen adamları, hattâ dîn adamlarının Müslümân oluşları, İslâmiyetin büyüklüğüne hayrân kaldıklarındandır. Peygamberlerin sonuncusu, Muhammed aleyhisselâmdır. O'nun dîni, bütün dînleri nesh etmiş, yürürlükten kaldırmıştır. O'nun kitâbı, geçmiş kitâpların en iyisidir. O'nun getirdiği dîn olan "İslâm", kıyâmete kadar bâkî kalacaktır. Kimse tarafından değiştirilemeyecektir. Kıyâmetin kopmasına yakın Îsâ aleyhisselâm gökten inecek ise de, O'nun ümmeti olacak ve O'nun dîniyle amel edecektir. Burada yeri gelmişken ehemmiyetle belirtmek gerekir ki, İslâmın birinci şartı, bilindiği gibi, Allahü teâlâya ve Peygamberine (aleyhisselâm) îmândır. Ya'nî onlara inanmak, onları sevmek ve sözlerini beğenip, kabûl etmektir. Muhakkak ki Cenâb-ı Hakk'ın kullarına olan ni'metlerinin en büyüğü, "Peygamber"ler ve "Kitap"lar göndererek onlara sırât-ı müstakîmi, doğru yolu, rızâ-i İlâhî'ye ve Cennet'e götüren yolu, ebedî saâdet yolunu göstermesidir. Bütün Peygamberler, hep aynı îmân ve i'tikâd esâslarını bildirmişler, hepsi de insanları ebedî kurtuluşa dâvet etmişlerdir. Peygamberlik vazifelerini görmekte, Peygamberlik üstünlüklerini taşımakta, bütün Peygamberler müsâvîdir, eşittir. Fakat Peygamberlerin, birbirleri üzerinde, şerefleri, üstünlükleri vardır. Meselâ, ümmetlerinin çok olması, gönderildikleri memleketlerin büyük olması, ilim ve ma'rifetlerinin çok yerlere yayılması, mu'cizelerinin daha çok ve devâmlı olması ve kendileri için ayrı kıymetler ve ihsânlar bulunması gibi üstünlükler bakımından, âhir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâm, bütün peygamberlerden daha üstündür. "Ülü'l-azm olan peygamber"ler, böyle olmayanlardan ve "Resûl"ler de, "Nebî"lerden daha üstündürler. Mahlûkların yaratılmasına sebep olan ve Âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, "Habîbullah"tır (Allahü teâlânın en çok sevdiği kimsedir). Aslında, kâinâtın Efendisi Muhammed aleyhisselâmı, lâyıkı vechile, doğru bir şekilde beşeriyete tanıtmak, biz Müslümanlar için bir insanlık, Müslümânlık ve vefâ borcudur.