Bugünkü makâlemizin hemen başında, dînler ve medeniyetler arası muhârebelerin büyük zararlarından bahsetmeden önce şunu ifâde etmek istiyorum: Maalesef şu bir vâkıadır ki, tarih boyunca, hep îmânsızlar îmânlılara saldırmışlardır. Bu çarpışma, önceden harp vâsıtalarıyla, döğüşerek olduğu gibi, şimdi de neşir yoluyla, propaganda ile yapılmaktadır. Tarihteki "Saint Barthelmy Katliâmı" ve "Haçlı Seferleri", başlıkta zikrettiğimiz dinler arası mahârebelere; I. ve II. Dünyâ Harpleri ise medeniyetler arası çatışmalara misâl olarak gösterilebilir. Saint Barthelmy Katliâmı Şimdi önce birazcık "Saint Barthelmy Katliâmı"ndan bahsedelim: Bu katliâmda, o zamanki Paris nüfusunun beşte biri, yani en az yirmi bin kişi öldürüldü. Şöyle ki, Fransa tahtında oturan genç kral IX'uncu Charles, Roma'daki Papa XI'inci Leo'nun kız kardeşi, fanatik ve koyu bir Katolik olan annesi (yani Ana Kraliçe) Katherine ile ülkelerinde, Katoliklikten başka hiçbir inanca hayat hakkı tanımak istemiyorlardı. Ama ne var ki, Fransa'nın bir kısmında, Ortodoks olan Navar Kralı Henry hâkim durumda idi. Sık sık yazıştığı ağabeyi Papa Leo'nun büyük tesiri altında kalan Ana Kraliçe ve oğlu, Fransa'nın din bütünlüğünü bozan bu durumu düzeltmek, Ortodoksları ortadan kaldırıp, Fransa'da Katolik birliğini sağlamak istiyorlardı. Papa Leo, bu konuda bir plan yaptı. [Bu cinâyeti planlayan Papa Leo'nun, Ana Kraliçe'yi cinâyete azmettirici yazışmalarının birer sûreti Vatikan'da hâlen saklanmaktadır.] Bu plana göre: 24 Ağustos 1572 günü, mutaassıp Katolikler, mukaddes kabûl ettikleri Saint Barthelmy Yortusu'nda, o gece Paris'teki bütün Ortodoks evlerini tespit edip kapılarına özel işaretler koydular. Gece yarısından sonra, Saint Germen Qukcer Kilisesi'nin çanları çalmaya başladı ve bir anda sokaklarda elleri meş'aleli binlerce insan peydah oldu. Bu meş'alelerle, kapıları önceden işâretlenmiş evleri yakmaya başladılar. Yanan evlerden, canlarını kurtarmak için, sokağa fırlayanları, en vahşî şekilde sokak ortalarında parçaladılar. Bu cinayetleri işleyenler arasında yaşlı fanatik kadınlar bile vardı. Gözü dönmüş Katolik cânîler ayrıca, Protestan asîlzâdelerini de öldürdüler. Bütün bu insanlar, Katolik olmadıkları için katledildi. Öyle ki, gözleri önünde bu katliâmlar yapılan genç Kral Charles, gördüğü bu manzara karşısında tahammül edemeyip aklını yitirdi ve olaydan onbeş gün sonra da "deli" olarak öldü. Haçlı Seferleri Şimdi gelelim haçlı seferlerine: Hemen belirtelim ki, îmânsızlar, târih boyunca, İslâmiyeti hem dışarıdan, hem de içeriden, çok çeşitli metotlarla yıkmaya çalışmışlardır. Kitaplı ve kitapsız kâfirlerin, plânlı olarak hazırladıkları uydurma kitapları, radyo, televizyon neşriyâtı ve sinema filmleri, maalesef insanların îmânları ve fikirleri üzerinde çok büyük tahrîbât yapmıştır. Dînî, kültürel, sosyal, siyâsî ve iktisâdî sebeplere dayanan Haçlı Seferleri'ni, maalesef Papa II. Urbanus, 1095 yılında toplanan "Clermont Konsili"nde yaptığı konuşmasıyla başlatmıştır. Asırlarca devâm eden 8 adet savaşta, kadınlar ve çocuklar dâhil, yüzbinlerce Müslüman kılıçtan geçirilip, hunharca öldürüldü, şehîd edildi; İslâm Devletleri'nin ma'mûr yerleşim alanları da yakılıp-yıkıldı ve her şey yağmalandı. Haçlıların kılıcından sâdece Müslümanlar değil, Yahûdîler, özellikle Ortodoks Bizanslılar da çok zarar görmüşlerdir. Hattâ 4. Haçlı Seferinde (1204'te) Haçlılar, İstanbul'u işgal ettiler; 1261 yılına kadar [yarım asırdan fazla bir müddet], belki de tarihte ilk defa, İstanbul'da Lâtin İmparatorluğu kuruldu. Bizanslılar İznik'i başşehir yaptılar; ancak 1261 senesinde tekrar İstanbul'u geri alabildiler. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları Şimdi de kısaca I. ve II. Cihân Harplerine temâs edelim: I. Dünya Savaşı'nda, savaşa katılan "İttifâk Devletleri"nin (Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan, Türkiye) toplam nüfûsu 168.300.000, silâh altına alınan asker sayısı 22.900.000'dir. Orduların kayıpları 15.620.000, sivil kayıplar ise 3.640.000 kişidir. "İ'tilâf Devletleri" denilen İngiltere, Rusya, A.B.D., Fransa, Japonya, İtalya, Belçika, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Yunanistan, Karadağ'ın toplam nüfûsu 1.002.435.000, silâh altına alınan asker sayısı 42.700.000'dir. Bunların ordu kayıpları da 22.861.000, sivil kayıpları ise 5.863.300 kişidir. Görüldüğü gibi, her iki taraftan 50 milyona yakın insan ölmüştür; her taraf yakılıp yıkılmıştır. 57 devletin birbiriyle 6 yıl (1939-1945 yılları arasında) çarpıştığı II. Dünya Savaşı'na gelince, hemen hemen dünyanın her tarafını içine alan milletlerarası bir savaştır. İngiltere, Fransa ve ortaklarına "Müttefikler", Almanya ve ortaklarına da "Mihver Devletler" denilmiştir. Müttefik devletlerde en çok kayıp Amerika, Britanya Milletler Topluluğu, Sovyetler Birliği, Çin ve Fransa'da oldu. Mihver devletlerinde ise Almanya, Japonya ve İtalya büyük kayba uğradılar. Ölü ve kayıplar: Müttefiklerden 10.650.000 (en çok Sovyetler 7.500.000), Mihver devletlerinden ise 4.650.000 (en çok Almanlar 2.850.000) olmak üzere toplam 15.300.000 can kaybı olmuştur. Yaralı sayısı, müttefiklerden 20 milyon, Mihver devletlerinden ise 8 milyondur. Hitler'in toplama kamplarında da 6 milyon insan kaybolmuştur. Bu harp, birçok milletin bağımsızlığını kaybetmesine sebep olmuştur. Bu büyük harpte, dünyânın toplum, medeniyet ve insanlık açılarından uğradığı kayıpların tam bir hesâbı yapılamaz.