Bugün de sizlere, geçen haftaki iki makâlemizde, birazcık kimliğinden ve nasıl Müslümân olduğundan bahsettiğimiz Ebû Zerr-i Gıfârî'nin (radıyallahü anh), Peygamber Efendimize sorduğu bazı soruları takdîm etmek istiyoruz. Ancak ona geçmeden evvel, onunla ilgili birkaç cümle daha yazalım. Ebû Zerr-i Gıfârî hazretleri, memleketinde teblîğ hizmetlerini yaptığı sırada, İslâmiyet Mekke ve civârında oldukça yayılmıştı. Müşriklerin zulmü de o derece artmış, İslâm uğrunda kanlar dökülmüş, ilk şehîdler verilmişti. İki def'a Habeşistân'a, daha sonra Medîne-i münevvere'ye hicret yapıldı. Ebû Zer (radıyallahü anh) de Medîne'ye hicret etti. Peygamber Efendimiz, hicretten sonra Eshâb-ı kirâm arasında kurduğu kardeşlikte, Ebû Zerr'i de Münzir bin Amr hazretleri ile kardeş yaptı. KABİLESİ ARASINA GÖNDERİLDİ Daha sonra İslâmı anlatması için tekrâr kabîlesi arasına gönderildi. Ebû Zerr-i Gıfârî hazretleri, hicretten sonra da kabîlesi arasında İslâmı yayma hizmetinde bulunduğu için Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında bulunamadı. Daha sonra o da Medîne'ye gitti. Mekke'nin fethine de kendi kabîlesinin sancağını taşıyarak katılmıştır. Ebû Zerr-i Gıfârî (radıyallahü anh), Hendek Savaşından sonra Medîne'ye yerleşti. Bundan sonra Peygamber Efendimizin yanından hiç ayrılmadı. Önce Resûlullahın hizmetini görür, sonra da mescide giderdi; başka bir işle meşgûl olmazdı. Neredeyse, Peygamberimizin evinden bir fert gibi oldu. Her hareketinde ve her işinde Resûlullaha tâbi oldu. Bütün zamanını dîni öğrenmeye ayırdı. İlim öğrenmek husûsunda büyük gayret sâhibi idi. Her şeyi Peygamberimize sorardı. Îmân, ihsân, emir ve nehiy konularını, Kadir gecesi ve daha birçok husûsların esrârını, îzâhını, namaza dâir ince husûsları ve nice şeyleri Resûlullaha bizzât sorarak öğrenmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de Ebû Zerr'i çok sever, ona husûsî iltifât buyururdu. Çok zaman gece geç vakte kadar Resûlullahın huzûrunda kalırdı. Peygamberimizin mahremi, sır dostu idi. Onunla mahrem meseleleri konuşurdu. Ebû Zer hazretleri, ayrıca Peygamberimizin mübârek elini öpmek seâdetine kavuşmuştur... Ebû Zerr-i Gıfârî (radıyallahü anh) şöyle anlatmıştır: "Bir gün Mescid-i Nebevî'ye girdim. Resûlullah tek başına, yalnızca oturuyordu. Ben de yanına oturup ona şunları sordum: 1- Yâ Resûlallah! Îmân bakımından mü'minlerin en kâmili hangisidir? "Ahlâkı en güzel olanıdır" buyurdu. 2- Dedim ki: "Yâ Resûlallah! Müminlerin en emîni kimdir?" "İnsanlara elinden ve dilinden zarar gelmeyen kimsedir" buyurdu. 3- Yine dedim ki: "Yâ Resûlallah! Efdal [en fazîletli] hicret hangisidir?" "Günâhlardan uzaklaşmaktır" buyurdu. 4- "Sadakanın efdali [en fazîletlisi] hangisidir? Yâ Resûlallah!" dedim. "Az da olsa, fakîrin gönlünü almak için verilendir" buyurdu. 5- Dedim ki: "Yâ Resûlallah! Allahü teâlânın indirdiği âyetler içinde en fazîletlisi hangisidir?" "Âyete'l-kürsîdir" buyurdu. [Bu âyet-i celîlenin inişi sırasında, 70.000 melek, Cebrâîl aleyhisselâma refâkat etmiştir. Enfâl sûresinin nüzûlü (inişi) de böyle olmuştur.] RESÛLULLAH EFENDİMİZİN NASÎHATİ Bu beş suâlden sonra, "Yâ Resûlallah bana nasihât et" dedim. Buyurdu ki: "1-Sana, Allah'tan korkmayı tavsiye ederim; işin başı budur. [Zâten bir hadîs-i şerîfte de: "Hikmetin başı Allah korkusudur" buyurulmuştur.] 2-Sana, Kur'ân-ı kerîmi okumayı tavsiye ederim; o senin için yeryüzünde nûr, gökte meleklerin övgüsüdür. 3-Çok gülmeyi terk et; çok gülmek kalbi öldürür, yüzün nûrunu giderir. 4-Susmayı tercîh et; sâdece hayır söyle. Bu, senden şeytânı uzaklaştırır, dîne uymakta sana yardımcı olur. 5-Miskînleri (fakîrleri) sev, onlarla bulun. Kendinden aşağı olanlara bak, senden üstün olanlara bakma; çünkü içinde bulunduğun hâl senin için ni'mettir. 6-Akrabânı ziyâret et, onlar seni ziyâret etmeseler de. 7-Allahü teâlâya itâat et, kınayanların kınamasına aldırma. 8-Acı da olsa hakkı söyle."