Sevgili Peygamberimizin; "Kostantîniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak olan hükümdâr ne güzel hükümdâr ve ordu da ne mükemmel ordudur" meâlindeki hadîs-i şerîfinde geçen müjdeye Fâtih Sultân Mehmed Hân ve muazzam ordusu lâyık olmuştur. Onun ve ordusunun gerçekleştirdiği İstanbul'un fethi hâdisesi, Türk ve İslâm târihinin en müstesnâ olayı sayılarak bu fethe "Feth-i Mübîn" denilmiştir. Aslında bu hâdise, sâdece Türk ve İslâm târihinde değil, aynı zamanda dünyâ ve bütün insanlık târihinde de çok mühim bir hâdise kabûl edilmiş, bundan dolayı "Orta Çağ"ın kapanıp "Yeni Çağ"ın başlamasına bir vesîle sayılmıştır. Şimdi bu fethi özet olarak ele alalım: İkinci Mehmed (Fâtih), 23 Mart 1453'te ordusuyla Edirne'den hareket etti. İstanbul kuşatması 6 Nisan'da başladı. 18 Nisan'da İstanbul adaları alındı. 22 Nisan gecesi Türk donanması karadan Haliç'e indirildi. 23 Nisan'da sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdişah; "Ya ben şehri alırım, ya şehir beni" cevâbını verdi. 29 Mayıs sabahı yapılan son taarruzda nihâyet İstanbul düştü. Bu şekilde Orta Çağ sona erdi, Yeni Çağ başladı. Fethi müteâkip yapılan bazı işler Dünyânın en büyük kilisesi ve bütün Avrupa'nın ayakta kalan en eski yapısı olan Sainte-Sophie (Ayasofya), Müslümanların fetihlerden sonraki âdetleri vechile, fethin bir sembolü olmak üzere, câmiye çevrildi. Fâtih, bu ma'bedin kıyâmete kadar câmi' kalmasını yazılı olarak vasiyet etti ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hristiyanların başı olan patrikliği ortadan kaldırmadı. Tabîî ki bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre değerlendirmek îcâb eder. Fâtih isteseydi, patrikliği ortadan kaldırabilirdi. Fakat o zamânın siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. Fetihten önce Cenevizliler, Türklerle dostluk anlaşması imzâlamışlardı. Fakat İstanbul'un düşmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandı. Bu ihânetleri ortaya çıkınca çok korktular. Kendilerine çok ağır cezâlar verileceğini beklerlerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazını çağırtarak sâdece üzüntülerini bildirdi ve hattâ Galata'da oturan bu Cenevizliler için bir fermân çıkarttı; "Evvelden olduğu gibi herkes san'at, ticâret ve ibâdetinde serbesttir. Kiliseler açık bulunacak, ancak çan çalınmayacaktır" şeklindeki bu emriyle, ölüm bekleyen insanları sevindirdi. Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanıdığı bu serbestlik, Avrupalıların husûmetini azalttı. Bâzı Avrupalı târihçiler, "Türklerin Avrupa'da süratli bir şekilde ilerlemesini, Avrupa'nın kolay fethini" bu müsâmahalı, hoşgörülü davranışa bağlarlar ve "Osmanlı İmparatorluğu, bu hâdise ile cihânşümûl hâle geldi" şeklinde yazarlar. 21 yaşında İstanbul'u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa'ya cephe aldı ve Ortodoks Hristiyanlığın Katoliklerle birleşmesini önledi. Esâsen imparator ve devlet adamları, İstanbul'u kurtarmak için, papalığın asırlardan beri istediği fedâkârlığı yapıyor, papalık da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleşmesi karşılığında askerî yardım va'dinde bulunuyordu. Fakat bütün çalışma ve gayretlere rağmen, İstanbul'u korumak için Avrupa'dan az bir gönüllüden başka kimse gelmedi. İstanbul'daki papazlar ve halk da "dinlerini korumak için, İstanbul'da Lâtin şapkası yerine Türk sarığını görmeyi tercih ettiklerini" belirttiler. İstanbul'un fethi ile Osmanlı Cihan Devletinin temelleri atılmış oluyordu. Doğu Roma Fâtihi olarak Edirne'ye dönen Fâtih Sultan Mehmed Han, dünyâ politikasını yeniden gözden geçirmek istedi. Çünkü devletin geleceği için önemli kararların alınması gerekiyordu. Bizans'ın düşmesini, Avrupa'nın hoş karşılamayacağı tabîî idi. İstanbul fethinden sonraki bazı seferler İstanbul seferinden sonra, 1453'te Cenevizlilerden Enez'i aldı. 1454'te, Kırım'a bir donanma gönderdi. Aynı yıl Sırbistan Seferine çıktı. Kuzey Ege adalarına donanma göndererek buraları ele geçirdi. Rodos Seferini yaptı ise de adayı alamadı. 1455-1456 yıllarında ikinci ve üçüncü Sırbistan seferlerine çıktı. Bu ikincisinde babasından sonra Belgrad'ı tekrar muhâsara etti. Kaleyi savunan Hunyadi Yanoş öldü, Fâtih yaralandı. Fakat Belgrad düşmedi. 1455'te Boğdan Beyliği de Osmanlı idâresine girdi. 1458'de Mora'ya ilk seferini yaptı. 1459'daki Sırbistan Seferi sonunda, Semendire fethedildi ve Sırbistan Devleti son buldu. 1460'ta çıktığı İkinci Mora Seferi; Mora prensliklerinin ilgâsı, Osmanlı devletine katılması, Palegosların sonu ve Bizans kalıntılarının silinmesi ile sonuçlandı. Sonra Güney Karadeniz meselesini ele aldı. 1461'de Ceneviz'den Amasra'yı fethetti. Baharda Sinop'a geldi. Himâyesinde bulunan Candarlı Beyliğine dostça son verdi. Oradan Trabzon'a yürüdü. Denizden de kuşatılan Trabzon Rum İmparatoru teslim oldu. Komnenos imparatorluk hânedanına son verildi. Bu şekilde Batum ve Gürcistan kıyılarına kadar bütün Güney Karadeniz kıyıları Osmanlı Devletine katıldığı gibi, Trabzon ve Rize gibi Anadolu'nun son parçaları da Hristiyanlardan alınmış oldu. Trabzon seferinden dönüşünde Eflâk üzerine yürüdü ve ayaklanan Kazıklı Voyvoda meselesini halletti. Fâtih, 1462'de Yayçe'nin fethiyle netîcelenen birinci Bosna Seferine çıktı. Aynı yıl Midilli Adasını fethetti. 1463'te Bosna'ya bir sefer daha yaptı. Ertesi yıl tekrar Bosna üzerine gitti. 1466'da Karaman Seferine çıktı. Aynı yıl Arnavutluk üzerine yürüdü. 1466-67'de Arnavutluk üzerine bir sefer daha yaptı. [İnşâallah yarın da bu konuya devâm etmek istiyoruz.]