Dünkü makâlemizde ele aldığımız, İstanbul fethini takip eden ve ardı arkası kesilmeyen seferlerde Fâtih, kendisine çok büyük hedefler tesbit etmiş, bir taraftan büyük devlet fikrini gerçekleştirecek tedbirler almış, diğer taraftan da cihan-şümûl hâkimiyet fikrini benimsemişti. Bunun için Tuna'nın güneyinde ve Fırat-Toroslar sınırının batısında, Osmanlı Devletine katılmayan hiçbir yer bırakmamak, Karadeniz'i ve Ege denizini birer Türk gölü yapmak, Venedik donanmasını geçerek, deniz kuvvetlerini de, kara ordusu gibi dünyânın birinci kuvveti hâline getirmek ve bu işleri tamâmen gerçekleştirdikten sonra, İtalya'yı fethetmek istiyordu. Bu plân, artık dünyâca da bilinmeye başlamıştı. Bu projeye karşı yalnız bütün Avrupa değil, Türkiye'nin doğusundaki komşuları da karşı çıktılar. Bu şekilde Osmanlı Devletine karşı, bir ittifak meydana getirildi ve uzun yıllar sürecek olan savaşlar başladı. Bu büyük savaşlarda, Osmanlıların karşısında yer alan büyük devletler; Akkoyunlular, Venedik, Macaristan, Almanya, Polonya, Kastilya, Aragon ve Napoli idi. Fâtih, dehâsı ile bu ittifâka karşı koymasını bildi. Düşmânlarını bâzen teker-teker, bâzen ikişer-üçer, bâzen beşer-onar yenerek bu büyük savaşlardan da gâlip çıktı. Böylece Türk Cihân İmparatorluğunun temelleri sağlamlaştırılmış oldu. Dünyânın Osmânlı Devleti karşısında âciz kaldığı ortaya çıktı. Venedik'in deniz üstünlüğü târihe karıştı. Böylece dünyâ Hristiyanlığının iki mühim dayanağından Bizans'ı yıkıp Venedik'i sindirmiş oldu. Uzun süren bu büyük savaşlar, 1463'te Fâtih tarafından başlatıldı. Venedik Cumhûriyeti Osmanlılara savaş i'lân etti. Macaristan da Venedik'in yanında savaşa girdi. Kısa zamanda Osmanlılara karşı savaşa girenlerin sayısı arttı. Her cephede düşmânı yıpratan, diplomatik yollarla bezdiren Fâtih, 1470 yazında ordu ve donanması ile Eğriboz Adasına yöneldi. Venedik'in Batı Ege'deki bu alınmaz dedikleri üssünü fethetti. Akkoyunlu Beyi Uzun Hasan, Avrupalıların, Osmanlılarla başa çıkamayacağını anlayınca, Tokat'a hücum ederek burada bir cephe açtı, kuvveti bölmeye çalıştı. 18 Ağustos 1472'de Şehzâde Mustafa, Akkoyunlu ordusunu yenerek, işgâl edilen Osmanlı topraklarını kurtardı. Fâtih, 11 Nisan 1473'te Üsküdar'dan hareket etti. 11 Ağustos'ta Erzincan yakınlarında Otlukbeli'nde Akkoyunlu ordusunu yendi. Fâtih'in akıncı kuvvetleri, Venedik varoşlarına ve Almanya içlerine kadar seferler düzenleyerek Avrupa'yı altüst ettiler. 23. seferini Boğdan, 24.sünü 1476'da Macaristan üzerine yaptı. Pâdişah, 1478'de Üçüncü Arnavutluk Seferine çıktı. Kırım Hanlığı Osmanlı birliğine katıldı. 1480'de üçüncü Rodos Kuşatması netîce vermedi. İyonya Adalarını aldıktan sonra, donanmayı İtalya'ya gönderdi. Temmuz 1480'de Otranto'yu fethettirdi. 1481 senesi ilkbaharında Fâtih Sultan Mehmed 300.000 kişilik bir ordunun başında olduğu hâlde sefere çıktı. 27 Nisan 1481 Cuma günü, kapıkulu askerleriyle Üsküdar'a geçti. Pâdişah, Üsküdar'a geçtiğinde, hasta olduğu için birkaç gün dinlendi. Daha sonra araba ile hareket etti. Gebze yakınlarındaki Tekir Çayırı veya Hünkâr Çayırına geldiği zaman hastalığı arttı. Bunun üzerine hekimler tarafından konsültasyon yapılarak, verilen ilâcın dozu arttırıldı. Fâtih'in özel doktoru, Yâkub Paşa isminde bir Yahûdî dönmesiydi. Venedikliler, bu dönme Paşa'ya, Fâtih'in zehirlenmesi karşılığında büyük bir servet va'd etmişler, maalesef Yâkub Paşa da nefsine mağlûb olarak, veliyy-i ni'metine karşı bu işi gerçekleştirmişti. Fâtih zehirlendiğini anladığı zaman iş işten geçmişti. Birden bire müthiş sancılar başladı ve 3 Mayıs 1481 Perşembe günü öğleden sonra saat dörtte, 49 yaşında iken vefât etti. Fâtih'in ölümü bir müddet halktan ve askerden saklandı. Ölüm hâdisesi duyulunca, Sultan'ın bir zehirlenme olayına mâruz kaldığı anlaşıldı ve Yâkub Paşa, askerler tarafından parçalanarak öldürüldü. Fâtih'in ölümü, Türk milletini büyük mâteme gark etti. Ama ölüm haberi Roma'ya ulaşınca, İtalya'da toplar atılıp günlerce şenlikler yapıldı. Papa, bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çanlar çaldırıp, şükür âyini yapılmasını emretti. Fâtih'in naaşı İstanbul'a nakledilerek, Muhyiddîn Şeyh Vefâ hazretleri tarafından kıldırılan cenâze namazından sonra, İstanbul'da yaptırdığı Fâtih Câmiinin bahçesine defnedildi. Daha sonra üzerine türbe inşâ edildi. Fatih Sultan Mehmed Han orta boylu, kırmızı beyaz yüzlü, dolgun vücutlu, sakalları altın telleri gibi kalın, yanakları dolgun, kolları kuvvetli, burnunun ucu hafif kıvrık, saçı siyah ve sık olup, kuvvetli fizîkî bir yapıya sâhipti. Londra'da, National Gallery'de, Fâtih Sultan Mehmed'in bir portresi bulunmaktadır. Bu portrenin Centile Bellini tarafından yapıldığı, delil olmadığı hâlde iddiâ edilmektedir. Hâlbuki, National Gallery'de bu portreyle ilgili dosyadaki bilgilerden anlaşıldığına göre, her şeyden önce portre üzerindeki Centile Bellini adı kesin olarak okunamamıştır. Ayrıca Bellini'nin İstanbul'a gelip, Topkapı Sarayı için manzara resimleri yaptığı bilinmekle berâber, Pâdişah'ı gördüğü de belli değildir. 30 Mart 1431'de doğan, 3 Mayıs 1481'de de vefât eden 7. Osmânlı pâdişâhı Fâtih'in, birinci defa tahta cülûsu 1444 senesinde, II. cülûsu ise 18 Şubat 1451'de olup Osmanlı tahtında 31 sene kaldığı kaynaklarda yazılıdır. Fâtih Câmii'nin bahçesindeki türbesinde bulunan Fâtih Sultân Mehmed Hân'a rahmetler diliyoruz; nûr içinde yatsın.