Güzel ahlâk ne demektir?

A -
A +

Hepimizin bildiği gibi Ahlâk: "Hulk=Huluk"un çokluk şekli olup "insanda yerleşmiş huylar" demektir. Fransızcada: "ethique" ve "morale" kelimeleriyle ifâde edilmektedir. [Alm. Moral, Sitten, İng. Morality, ethics.] Ahlâk: "İnsanda istemeden, kendini zorlamadan meydana gelen meleke, yani yerleşmiş huy, seciye, tabiat" şeklinde tarif edilmektedir. İnsanın sözleri, hareketleri ve davranışları, ahlâkına bağlı olarak meydana gelir. İnsanlar, iyiliğe, güzelliğe ve yükselmeye elverişli olarak doğarlar. Hiç kimsenin huyu yaratılışındaki gibi kalmaz; iyi veya kötü yönde değişir. Zâten böyle olmasaydı, Peygamberlerin gönderilmesine lüzûm kalmazdı; hâlbuki onlar insanları hep iyiye, doğruya çağırmışlardır. Peygamber Efendimiz, "Ahlâkınızı iyileştiriniz" buyurmuştur. İlim adamları da çocuklarını terbiye için uğraşmışlardır. Kötü huylardan kurtulup uzaklaşma, güzel huylar edinme, iyi huylu olma yollarını öğreten ilim dalına "Ahlâk ilmi" denilmektedir. Bu ilim, öğrenilmesi lüzûmlu olan sekiz yüksek dînî [İslâmî] ilimden biridir. Ahlâka dâir kitaplar da yazmış bulunan Ali bin Emrullah diyor ki: "Ahlâk ilmi, çok şerefli, pek kıymetli, en lüzûmlu bir ilimdir. Çünkü rûhun kötülükleri bu ilim ile temizlenebilir. Rûhun iyi huyları, sıhhati, kuvveti bununla kolayca elde edilir. Kuvvetli rûhlar, ahlâk ilmi sâyesinde güzel ahlâk sâhibi olur. Kirlenmiş, hasta rûhlar da, bu ilim yardımı ile temizlenir, iyi ahlâka kavuşur." İslâmiyet; "medenî insan" ve "medeniyyet sâhibi toplum" meydâna gelmesi için, insanlara lâzım olan îmân ve ibâdetleri; iş, ahlâk ve cemiyet hayâtında uyulması gereken her şeyi bildirmiştir. Bunlar; Allahü teâlânın bildirdikleri, Hz. Peygamber Muhammed aleyhisselâmın öğrettikleri, Eshâb-ı kirâmın naklettikleri ve İslâm âlimlerinin de açıkladıkları hususlardır. İnsanlığın bugün bunaldığı, çözmekte sıkıntıya düştüğü her şeyin çözüm ve çâresi bunların içinde vardır. Bugün çok perişan hâlde olan insanlığın kurtuluşu için, bunlardan istifâde etmelidir. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan itibâren, Peygamberleri vâsıtasıyla kullarına emirlerini ve yasaklarını, beğendiği ve beğenmediği işleri bildirmiştir. İnsanlar, Peygamberlere tâbi olup, emir ve yasaklara uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip saymışlardır. Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş, ahlâksızlık ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır. İnsanların doğru yolu bulmaları, ahlâken yükselmeleri, dünyâda ve âhirette huzûra kavuşmaları için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. O, "İyi huyları tamamlamak, yerleştirmek için gönderildim" buyurmuştur. Böylece İslâmiyet, insanlığa, temelinde Allah sevgisi, Allah korkusu ve her yaptığını, kimseden dünyevî bir menfaat beklemeden ihlâs ile, yalnız Allah için yapma, nefsi kontrol etme ve ona hâkim olma esâsları bulunan en yüksek ahlâk kâidelerini sundu. "Et-ta'zîmü li-emrillah veş-şefekatü li-halkıllâh (veya alâ halkıllâh)", yani Allahü teâlânın emirlerine ta'zîm, hürmet [saygı] ve yarattıklarına şefkat [merhamet] bu kâidelerin en önemlilerinden ikisidir. Dost-düşmân herkesin yakînen bildiği gibi, Peygamber Efendimizden itibâren, bütün Müslüman devlet adamları, milletleri "Vedîatullah" (Allahü teâlânın kendilerine birer emâneti) olarak görmüşler ve onlara buna göre muâmele etmişlerdir. Bilindiği üzere "Medeniyet" de: "Ta'mîr-i bilâd ve terfîh-i ıbâd (beldeleri îmâr edip, kulları [insanları] refâha [râhat ve huzûra] kavuşturmak)" şeklinde ta'rîf edilmektedir. Netîce olarak söyleyecek olursak medeniyet; memleketleri îmâr etmek, binâlar, yollar, fabrikalar, çeşitli âlât u edevât vs. yaparak memleketleri kalkındırmak, fenni ve her çeşit gelirleri, bütün insanların, yanî ferd, âile, cemiyet ve milletlerin hürriyetleri, râhat ve huzûr içinde yaşamaları için kullanmaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.