Güzel ahlâkın İslâm dînindeki yeri

A -
A +

Anne ve babanın evlâdına olan şefkat ve merhametinden daha çok kullarına merhamet eden Yüce Rabbimiz, insanları küfür, dalâlet, sapıklık, ahlâksızlık, kötülük, zulmet, karanlıklardan kurtarmak için, onlara "dîn" göndermiştir. Umûmî bir ta'rîf yapmak gerekirse "İslâm dini", Allahü teâlânın, Cebrâîl ismindeki melek vâsıtası ile Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâm'a gönderdiği, insanların, dünyâda ve âhirette râhat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usûl ve kâidelerdir. İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir. Eski semâvî dînlerin görünür-görünmez bütün iyilikleri ve güzellikleri İslâmiyetin içinde toplanmıştır. Bütün saâdetler ve muvaffakiyetler ondadır. Yanılmayan ve şaşırmayan akılların kabul edeceği esâslardan ve ahlâktan ibârettir. İnsanın diğer varlıklardan daha mümtâz (seçkin) olması îmân, takvâ, ilim, edep ve ahlâk iledir. "İnsanın şerefi ilim ve edepledir; mâl ve neseple değildir" kelâm-ı kibârı (büyüklerin sözü) ne kadar mânidârdır. Bundan dolayı, en son ve en mükemmel dîn olan mukaddes dînimiz İslâmiyette, ilme, âlime, kitâba, okumaya, edep ve terbiyeye, güzel ahlâka çok büyük önem verilmiştir. İslâmiyet, insanların hem ruhî, hem de maddî refâhını en mükemmel şekilde te'mîn edecek prensipler getirmiştir. İnsan hak ve vazifelerini en geniş şekilde düzenlemiştir. İnsanların yardımlaşmalarını, birbirlerine hizmet etmelerini ehemmiyetle istemektedir. Kendi idâresi altında bulunan insanların, evlâdın, âilenin ve milletlerin haklarını ve idârelerini öğretmekte; dirilere, geçmişlere ve geleceklere karşı birtakım hak ve mes'ûliyetler yüklemektedir. Saâdet-i dâreyn ya'ni dünyâ ve âhiret saâdeti İslâmiyette toplanmıştır. Hz. Peygamber aleyhisselâm: "Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir", "Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize de şefkat etmeyen bizden değildir", "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz", "İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır" ve "İslâmiyet, Allah'ın emirlerine ta'zîmde bulunmak, yaratılmışlara şefkat etmektir" buyurarak, insanları her mahlûka karşı şefkat ve merhamet etmeye, büyüklere karşı saygı göstermeye, insanlara hizmet etmeye ve faydalı olmaya, dâimâ hayır işlemeye yöneltmiştir. Kınalızâde Ali Efendi'nin "Ahlâk-ı Alâî"sinde ifâde ettiğine göre, insan denen varlık "medenî" olarak yaratılmıştır. Yanî insanlar topluluk hâlinde, yardımlaşarak yaşayan, kibâr, nâzik, terbiyeli, görgülü kimselerdir; aslında kabalık insana yakışmaz. Güzel ahlâk, İlâhî vahye dayanan dînden neş'et eder. Ancak dîne dayanan ahlâk müessesesi insanların rûhlarını tatmîn eder, huzûra kavuşturur ve maddî-manevî yükselmelerini sağlar. Filozofların bir kısmı, ahlâkı hazza, zevke, nefse, maddî bir menfaate dayandırmak istemişlerdir. Halbuki bunların hiçbiri, ahlâk için kâfî bir dayanak ve insana huzûr kaynağı olamamıştır. Peygamber Efendimiz, "ahlâk"la ilgili bazı hadîs-i şerîflerinde buyuruyorlar ki: "Allahü teâlâ indinde kulların en sevgilisi, ahlâkça en güzel olanıdır." "Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huy da hatâları eritir. Sirke balı bozduğu gibi, kötü huy da hasenâtı (iyilikleri) mahv eder, yok eder, giderir." "İyi huylu olan, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşur." "Bir kulun ibâdetleri çok olsa da, kötü huyu, onu Cehennem'e götürür." "Allah katında kötü huydan büyük günâh yoktur." [Çünkü kötü huyun sâhibi, bunda günâh olduğunu bilmez; tövbe etmez; işledikçe, günâhı kat kat artar.] "Güzel ahlâk; senden kesilen akrabânı ziyâret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir." "İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır." Hadîs kitaplarının ahlâk bölümlerinde ve bu konuda müstakıllen yazılmış eserlerde, böyle yüzlerce hadîs-i şerîf vardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.