"Güzel Ahlâk"ın önemi -1-

A -
A +

Makâlemizin başında, altını çizerek ifâde edelim ki, insanlar, iyiliğe, güzelliğe ve yükselmeye elverişli olarak doğarlar. Hiç kimsenin huyu yaratılışındaki gibi kalmaz; iyi veya kötü yönde değişir. Böyle olmasaydı, Peygamberlerin gönderilmesine lüzûm kalmazdı; hâlbuki onlar insanları hep iyiye, doğruya çağırmışlardır. Peygamber Efendimiz, "Ahlâkınızı güzelleştiriniz, iyileştiriniz" buyurmuştur. İlim adamları ve evliyâ-yı kirâm da çocuklarını terbiye etmişlerdir. "Ahlâk": "İnsanlarda istemeden, kendilerini zorlamadan meydana gelen meleke, yani yerleşmiş huy, seciye, tabiat" şeklinde ta'rîf edilmektedir. İnsanların sözleri, hareketleri ve davranışları; ahlâklarına bağlı olarak meydana gelir. Hepimizin bildiği gibi "Ahlâk" kelimesi: "Hulk" veya "Huluk" kelimesinin çokluk şekli olup "insanda yerleşmiş huylar" demektir. Fransızca'da: "ethique" ve "morale" kelimeleriyle ifâde edilmektedir. [Alm. Moral, Sitten, İng. Morality, Ethics.] Hiç şüphe yok ki "Güzel Ahlâk" konusu, derin bir okyanus gibidir. Şimdi, bu konuda bir mukaddime yapmakta fayda görüyoruz: Allahü teâlâ, kullarının îmân etmelerini, ibâdet yapmalarını, güzel ahlâka sâhip olmalarını, kendi aralarında kardeşçe yaşamalarını, sevişmelerini, birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve bunları emretmiştir. Yüce Allah, bunun sağlanması için, ilk Peygamber Hz. Âdem'le son Peygamber Muhammed aleyhisselâm arasında, muhtelif asırlarda, çeşitli coğrafî bölgelere birçok "Peygamber" göndermiş, bazılarına "Suhuf" ve "Kitap" ta vermiştir. Bu Peygamberlerden 6'sına "Ülü'l-azm", 313'üne "Resûl", 124 binden ziyâdesine de "Nebî" denildiği malûmdur. Şüphesiz ki bu Peygamberlerin hepsi, aynı îmân esâslarını, "Âmentü Esâsları" diye bildiğimiz umdeleri teblîğ ederek, "iyi ferd", "iyi âile", "iyi cemiyet" yanî güzel ahlâklı insanlar meydâna getirmeyi hedeflemişlerdir. Yine zikrettiğimiz kitapların hedefi de, "insân-ı kâmil" meydâna getirmektir. Peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi, bunlarla sırât-ı müstakîmin, doğru yolun, rızâ-i İlâhî'ye ve Cennet'e götüren yolun gösterilmiş olması, şeksiz ve şüphesiz, yüce Allah'ın, kullarına olan nimetlerinin en büyüğüdür. Bu vesîleyle şu önemli husûsu da belirtelim ki: Son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselâmdan önceki bütün Peygamberler, belli zaman dilimlerine gönderilmişler, onların ahkâm-ı şer'iyyelerinin (ya'nî dînlerinin) geçerlilik müddetleri belli zamanlarda bitmiş; ama getirdiği hükümler, kıyâmete kadar geçerli olan, bir tek, âhir zaman Nebîsi Hz. Muhammed aleyhisselâm kalmıştır. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm: "Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir", "Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize de şefkat etmeyen bizden değildir", "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz", "İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır", "İslâmiyet, Allah'ın emirlerine ta'zîmde bulunmak, yaratılmışlara şefkat etmektir" buyurarak, insanları her mahlûka karşı şefkat ve merhamet etmeye, büyüklere karşı saygı göstermeye, insanlara hizmet etmeye ve faydalı olmaya, dâimâ hayır işlemeye yöneltmiştir. Güzel huylar edinme, kötü huylardan kurtulup uzaklaşma, iyi huylu olma yollarını öğreten ilim dalına "Ahlâk ilmi" denilmektedir. Bu ilim, öğrenilmesi lüzûmlu olan sekiz yüksek dînî (İslâmî) ilimden biridir. İslâm âlimleri, "Ahlâk ilmi"ne çok önem vermişlerdir. "Ahlâk ilmi", İslâmî ilimler arasında başlı başına bir ilimdir. İslâmiyete göre huylar, "güzel" ve "çirkin" olmak üzere iki kısma ayrılır: "Güzel huylara, dînin ve aklın beğendiği huylar"a, "ahlâk-ı hasene" veya "ahlâk-ı hamîde" denilir. "Kötü ahlâka, dînin ve aklın beğenmediği huylar"a da "ahlâk-ı zemîme" veya "ahlâk-ı seyyie" yahut da "ahlâk-ı kabîha" denilir. Meselâ edep, hayâ, cömertlik, tevâzu (ya'nî alçak gönüllü olmak), ikrâm gibi huylar güzel; kibir, haset (ya'nî kıskançlık), kin, düşmanlık, cimrilik, sefîhlik gibi huylar da çirkindir. Demek ki, "Dînin ve aklın beğendiği huylara, güzel huylar"a, "Ahlâk-ı hasene (ya'nî Güzel ahlâk)" denilir. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan itibâren, Peygamberleri vâsıtasıyla kullarına emirlerini ve yasaklarını; beğendiği ve beğenmediği işleri bildirmiştir. İnsanlar, Peygamberlere tâbi olup, onların emirlerine uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip saymışlardır. Onların emirlerine ve yasaklarına uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş, ahlâksızlık ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır. Bugün çeşitli ahlâksızlıkları, cemiyete yerleştirmeye çalışan kişiler bilmelidirler ki, inançsızlığın ve ahlâksızlığın umûmî bir hâl alması, cemiyetlerin yıkılmasına ve helâkine sebep olur. Hz. Nûh ve Hz. Lût kavimlerinin ve daha pek çok milletlerin helâkleri bu yüzden olmuştur. Kur'ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve İslâm âlimlerinin eserlerinde, insanların Allahü teâlâya karşı, birbirlerine, hattâ hayvanlara ve cansızlara karşı nasıl davranacakları geniş olarak bildirilmiştir. Bunların öğrenilmesi ve çoluk-çocuğa öğretilmesi lâzımdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.