Bundan önceki makâlemizde, çok kısa bir şekilde Hasan-ı Basrî'nin biyografisinden bahsetmiştik; bugünkü makâlemizde de, önce Halîfe Ömer Bin Abdülazîz'e olan nasîhatini ele alalım, daha sonra da başka nasîhatlerine temâs edelim: "Ey mü'minlerin emîri! Bil ki, Allahü teâlâ, halîfeyi, zâlimlere, haksızlıklara mâni' olucu, zayıflara yardımcı, darda kalanlara destek olarak yaratmıştır. Kendi malını nasıl korur ve evlâdına nasıl şefkatli davranırsa, halka da öyle davranır. O, bedendeki kalb gibidir. Uzuvlar onun iyi olmasıyla iyi olur, bozulmasıyla bozulur. Halîfe, Allahü teâlâya itâat eder. Emrindeki halkı da ona itâate sevk eder. Rabbimiz, kötülüklerden sakınılması için cezâlar emretti. Bunu uygulayacak olanların suç işlemesi yakışır mı? Ölümü, ölüm ânında, yakınlarının sana yapacakları yardımın azlığını ve ölümden sonrasını düşün. Ölüme ve ondan sonrasına hâzırlık yap. İyi bil ki, ölümü müteâkip bir yere gireceksin. Orada uzun müddet kalacaksın. Dostların seni yalnız bırakacak, tek başına orada kalacaksın. Kişinin kardeşinden, ana-babasından, çoluk-çocuğundan kaçacağı günde, sana yardımcı ve dost olacak şeyi hâzırla. Herkesin diriltilip gizli olan şeylerin ortaya çıkarılacağı günü hatırla. Artık o zaman bütün sırlar açılmış olacaktır. Ecel gelip çatmadan ve fırsat elde iken, Allahü teâlânın kullarına adâletle hükmet. Senin felâketine sebep olan şeylerden istifâde eden insanlar seni gaflete düşürmesin. Kendileri dünyâ menfaatlerine kavuşmak için, seni âhirette kavuşacağın ni'metlerden uzaklaştırırlar. Bugünkü gücüne kuvvetine bakma, âhirette hâlinin ne olacağını düşün, ona göre iş yap. Bir ağ gibi seni saran ölüm her ân yaklaşmaktadır. Hesâp vereceğini unutma!.." Hayâtı ilim öğrenmek ve öğretmekle geçen Hasan-ı Basrî'nin yazdığı pek kıymetli eserleri de vardır. Hasan-ı Basrî hazretlerinin güzel sözleri ve nasîhatleri meşhûr olup, pek tesîrlidir. Bu sözlerinden bir kısmı şunlardır: Sonsuz olan Cennet, dünyâda yapılan birkaç günlük amelin değil, hâlis bir niyetle yapılanların karşılığıdır." "Dünyânın senden sonra nasıl olduğunu görmek istersen, senden evvel ölenlerden sonra ne olduğuna bak!" "İnsan dünyâdan üç şeye hasretle gider: Topladığına doymaz. Umduğuna kavuşamaz. Önündeki âhiret yolculuğu için, iyi azık temin etmez." "Başkalarından sana söz getiren, senden de ona götürür. Onunla sohbet edilmez, arkadaşlık yapılmaz." "Dışın içe, kalbin dile uygun olması lâzımdır. Böyle olmamak nifâktandır." Hasan-ı Basrî (rahmetullahi aleyh), bir genç, bir mecliste kahkahalarla katıla katıla gülerken, oraya uğradı ve delikanlıyı çağırdı: "Oğlum! Sen sırât'ı geçtin mi?" deyince; "Hayır!" dedi. Hasan-ı Basrî; "Gideceğin yerin Cennet veya Cehennem olduğunu biliyor musun?" diye sorunca; yine "Hayır!" dedi. "O hâlde bu kahkaha nedir?" dedi. Gencin bu hâdiseden sonra bir daha güldüğü görülmedi. Hasan-ı Basrî hazretlerinin bazı nasîhatleri: "Âlimler, asırların ve devirlerin ışıklarıdır. Her âlim, zamânının insanlarını aydınlatan bir kandildir. Âlimler olmasa, insanlar karanlıkta kalır ve insanlıklarını kaybederler." "Dünyâ üç gün gibidir. Geçen gün, geçip gitmiştir; artık geri döndüremezsin; ondan ümit kesilmiştir. İkinci gün, içinde bulunduğun gündür. Bunu ganîmet ve fırsat bil. Üçüncüsü ise gelecek olan gün ki, sen ona ulaşır mısın belli değil. Belki de gelecek olan güne kavuşamadan ölürsün." "Kalbin fesâda uğraması, bozulması altı şeyden olur: 1) Tövbe etmek ümîdiyle günâh işlemek, 2) İlim öğrenip onunla amel etmemek, 3) Amel ettiklerinde de ihlâsı gözetmemek, 4) Allahü teâlânın verdiği ni'metlere şükretmemek, 5) Allahü teâlânın taksîm ettiği rızka râzı olmamak, 6) Ölüleri defnedip ibret almamak, öleceğini düşünmemek, âhiret için azık hâzırlamamak." "Ey insan! İnsanların çokluğuna bakıp da aldanma! Çünkü sen yalnızsın, yalnız öleceksin, kabre yalnız gireceksin, kabirden yalnız kalkacaksın ve kendi hesâbını vereceksin."