Hastalıkların tedâvisi için çeşitli çarelere başvurulmalıdır -1-

A -
A +

Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Allah'ın kulları! Tedâvî olunuz. Çünkü Allahü teâlâ, hiçbir derd yaratmamıştır ki, dermânını vermemiş olsun. Sâdece ihtiyarlık [netîcede ölüm] müstesnâ" buyurmuşlardır. Bilindiği üzere, kendileri 3 türlü tedâvî olurlardı: 1- Doktorların verdiği ilâçları kullanırlardı. 2- Kur'ân-ı kerîmdeki şifâ âyet-i kerîmelerini ve diğer bazı sûre ve âyetleri okur, duâ ederlerdi. 3- Her ikisini birlikte yaparlardı. Büyük hadîs âlimi İmâm Buhârî'nin "el-Edebü'l-müfred"inde zikrettiği bir hadîs-i şerîfte: "Yâ Rabbî! Senden sıhhat ve âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve kadere rızâ göstermeyi istiyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Merhametin hakkı için bunları bana ver" buyurulmuştur. Sevgili Peygamberimiz, Ahmed bin Hanbel'in "Müsned"inde zikrettiği bir hadîs-i şerîflerinde ise: "Allahü teâlâdan âfiyet isteyiniz. Îmândan sonra âfiyetten daha büyük ni'met yoktur" buyurmuşlardır. Peki, bu son iki hadîs-i şerîfte geçen "âfiyet" ne demektir? "Âfiyet"in kâmûslarda, lügatlerde [sözlüklerde] belirtilen 2 ma'nâsı vardır: 1. Sağlık, sıhhat, bedende hastalık bulunmaması: İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî Serhendî'nin şu cümlesinde "âfiyet" bu ma'nâdadır: "Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet vermesi için duâ etmeli, O'na yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat, selâmet ve âfiyet istiyenleri sever." 2. Günah işlememek: "el-Berîkatü'l-Mahmûdiyye"'de geçen şu hadîs-i şerîfte de "âfiyet" kelimesi bu ma'nâda kullanılmıştır: "Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilim (yumuşaklık) ile zînetlendir. Takvâ (harâmlardan sakınma) ihsân eyle. Âfiyet ile beni zînetlendir." İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin beyân buyurduğuna göre, büyüklerden biri, hep duâ eder ve duâsında, Allahü teâlâdan bir günlük âfiyet istermiş. Adamın biri bu zâta; "Sen her gün âfiyette değil misin?" demiş; o da: "Allahü teâlâdan öyle bir gün istiyorum ki, sabâhtan akşama kadar Allahü teâlâya karşı hiçbir günâh işlemeyeyim. Âfiyetle geçen gün böyle olur" buyurmuştur. Bu mukaddimeden sonra, şimdi de bazı âlim ve velîlerin sıhhat ve âfiyetle ilgili bazı sözlerine, hastalıklara karşı aldıkları bazı tedbîrlere ve yaptıkları çarelere ve netîcede hastalıklara sabır hakkındaki bazı kelâmlarına yer verelim: Büyük velî, fıkıh, tefsîr, hadîs ve kelâm âlimi İmâm-ı Kuşeyrî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Kur'ân-ı kerîmdeki 6 (altı) şifâ âyet-i kerîmesi bir tabağa ya≠zılıp, içerisine su konularak eritilir. Hasta bu sudan içerse, Allahü teâlâ ona şifâ ihsân eder." Âyet-i kerîme ve duâ elbette şifâ vesîlesi olur. Fakat şartların gözetilmesi de lâzımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması lâzımdır. Hastanın zararlı gıdâlardan, şüpheli ilâçlardan perhîz etmesi, soğuktan sakınması, lüzûmlu şeyleri yapması, harâmdan, zulümden sakınması lâzımdır. Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i Sünnetin amelde dört hak mezhe≠binden biri olan Hanbelî Mezhebinin İmâmı Ahmed bin Hanbel (rahmetullahi teâlâ aleyh) zamânında, bir gencin, felç olmuş, hasta bir annesi vardı. Bir gün oğluna; "Ey oğlum! Eğer benim rızâmı almak, beni sevindirmek istersen, İmâm Ahmed bin Hanbel'in huzûruna git ve sıhhate kavuşmam için bana duâ etmesini söyle. Belki Allahü teâlâ, beni bu hâle getiren bu hastalıktan kurtarır" dedi. Genç, İmâm Ahmed'in kapısına geldi ve seslendi. İçeriden bir ses; "Kimsin?" dedi. Cevâbında; "Size muhtâcım, hasta bir annem var, sizden duâ istiyor" dedi. İmâm bu duruma çok üzüldü. Kendi kendine; "Beni nere≠den biliyor?" dedi. Sonra kalktı, abdest aldı, namaza durdu. İmâmın hizmetçisi, o gence; "Sen geri dön, İmâm duâ ediyor" dedi. Genç geri döndü, evinin kapısına geldiği zaman, annesi Allahü teâlânın izniyle, tâm sıhhate kavuşmuş olarak kalktı ve oğlunu kapıda karşıladı. Süleymân bin Ahmed-i Bahnâk şöyle anlatır: Bir zaman küffâr bel≠desinde idim. O sırada çok hastalandım. Yanımda Şeyh Abdullah el-Ayderûs'un bir elbisesi vardı. Onu giydim ve Abdullah Ayderûs'u vesîle ederek Allahü teâlâdan şifâ dileğinde bulundum. Sonra yatıp uyudum. Rüyâmda; kendimi katıra binmiş gördüm, peşimde de bir grup çocuk vardı. Çocuklar; "Yâ Hannân, yâ Mennân âfi Süleymân (Yâ Hannân, yâ Mennân! Süleymân'a şifâ ver)" diye yalvarıyorlardı. Sabah kalktığım zaman, hastalığımdan hiçbir eser yoktu. [İnşâallah yarın, bu konuda birkaç kelime daha yazmak istiyoruz.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.