Sahâbe-i kirâmın en büyükleri olan "Hulefâ-i Râşidîn (Râşid Halîfeler)=Dört Büyük Halîfe"nin üstünlük sırası, hilâfet [halîfelik] sırasına göredir. Hazret-i Alî halîfe iken, bir def'asında, büyük bir kalabalık karşısında buyurdu ki: "Ebû Bekir ve Ömer (radıyallahü anhümâ) bu ümmetin en yüksekleridir." Bu ümmetin en büyük âlimlerinden ve Ehl-i Sünnetin reîsi olan İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri, "el-Fıkhu'l-Ekber" isimli kitâbında buyuruyor ki: "Peygamberlerden sonra insanların en fazîletlisi, Hazret-i Ebû Bekr es-Sıddîk, sonra Hazret-i Ömer el-Fârûk, sonra Hazret-i Osmân-ı Zü'n-Nûreyn, daha sonra Hazret-i Alî el-Murtazâ'dır (Allahü teâlâ hepsinden razı olsun). Onlar doğruluk üzere ibâdet eden, doğruluktan ayrılmayan kimselerdir. Bir Müslümânın, onların hepsine sevgi ve saygı duyması gerekir. [Her Müslümân,] Hazret-i Peygamber'in eshâbının hepsini, sadece hayırla anar. [Onların hiçbirine aslâ küfür ve la'net etmediği gibi, hakâret edici ve kötüleyici söz de söylemez.]" *** Peygamber Efendimizin torunlarından, "Sultân-ı Evliyâ", "Gavs-i a'zam", "Gavsü's-sekaleyn" lakablarıyla anılan ve "Sofiyye-i aliyye" denilen evliyânın en büyüklerinden olan Seyyid Abdülkadir-i Geylânî hazretleri ["Gunyetü't-tâlibîn" isimli kitâbında] buyuruyor ki: "Muhammed aleyhisselâmın ümmeti, başka Peygamberlerin ümmetlerinden daha üstündür. [Cenâb-ı Hakk'a çok şükürler olsun ki, bizlere bu şerefi lutfetmiştir. Seyyid Abdülhakîm Efendi hazretlerinin buyurdukları gibi, Allahü teâlâ, bir kuluna îmân vermişse, daha ne vermemiştir ki; maâzallah îmân vermemişse ne vermiştir ki? Hadîs-i şerîfte: "İslâm garîb olarak başladı; garîb olarak avdet edecektir. Garîblere müjdeler olsun" buyurulmuştur. El-hamdü lillah şimdi bizler de bu garîblerden olmuşuz. Yüce Rabbimiz, bizleri ezelde seçmiş.] Bu ümmetin de en üstünleri, O'na îmân ederek mübârek yüzünü görmekle şereflenen Eshâb-ı kirâmdır ki, hepsi O'na tâbi olmuş, O'nun için harp etmiş, uğruna canlarını, mallarını fedâ etmişlerdir. O'nun emrini yapmak, birinci vazîfeleri olmuş, her husûsta yardımcısı olmuşlardır. Bu Eshâbın da en üstünleri Hudeybiye'de, Resûlullah'a bîat edip, O'nun için ölmeye hâzır olduklarına söz veren kahramânlardır ki bunlar, 1.400 kişi idi. Bunların da en üstünleri, Bedir muhârebesinde bulunanlardır ki, bunlar 313 kişi idi. Bunların da en üstünleri, ilk Müslümân olan kırk kişidir ki, kırkıncısı Hazret-i Ömer'dir; bunların 34'ü erkek, 6'sı kadındır. Bunların da en üstünleri "Aşere-i mübeşşere", yani Cennete girecekleri ismen müjdelenen on kişidir. Bunlar, Ebû Bekir, Ömer, Osmân, Alî, Talha bin Ubeydillah, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahmân bin Avf, Sa'd ibn-i Ebî Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Ebû Ubeyde bin Cerrâh (radıyallahü anhüm) hazretleridir. Bunların da en üstünleri "Hulefâ-i Râşidîn" yani dört halife olup, bunların da en üstünü Hazret-i Ebû Bekir, sonra Hazret-i Ömer, ondan sonra Hazret-i Osmân, ondan sonra da Hazret-i Alî'dir." *** Hazret-i Alî Efendimiz, Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün gazâlarda bulundu ve fevkalâde gayret ve kahramânlıklar gösterdi. Sâdece Uhud Gazâsında on altı yerinden yaralandı. [Tebük Gazâsında bulunamadı, çünkü Resûlullah Efendimiz tarafından, vazîfeli olarak Medîne'de bırakıldı.] Resûlullah (aleyhis-selâm), pekçok gazâda sancağı Hazret-i Alî'ye vermiştir. Yemen Muhârebesinde ordu kumandânı olarak vazîfelendirildi. Mekke-i mükerreme fethedilince, Ka'be'deki putları imhâ vazîfesi ona verildi. Buğday benizli, uzun gerdanlı, güler yüzlü, iri ve siyah gözlü, geniş göğüslü, iri yapılı idi. Sakalı sık idi. Son zamanlarında saçı ve sakalı pamuk gibi beyaz olmuştu. Hicrî 35 yılının Zilhicce ayında halîfe oldu. 40. yılın Ramazan ayının 17. Cuma günü sabah namazına giderken, Abdurrahmân İbn-i Mülcem isminde bedbaht bir Hâricî tarafından kılıçla alnına vurularak şehîd edildi (24 Ocak 661). Kabr-i şerîfi, Kûfe'de ya'nî "Necef" denilen yerdedir.