Hâtırlayacağınız üzere, dünkü makâlemizde önce, "ihlâs" ve "hulûs" kelimelerinin ma'nâları üzerinde kısaca durduk; sonra "ihlâs" hakkındaki bazı âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri naklettik. Bugün ise, inşâallah "ihlâs" hakkında bazı âlim ve velîlerin kıymetli bazı sözlerine temâs etmek istiyoruz. Ancak onlara geçmeden önce, "ihlâs" hakkında, Sevgili Peygamberimizin birkaç hikmetli sözünü daha yazalım. SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ BUYURDU Kİ: Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: "İbâdetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlâsla yapılan işleri kabûl eder. İbâdetlerini ihlâsla yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidâyet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler." "Allahü teâlânın birliğine îmân edenlerden, namazı ve zekâtı ihlâsla yapandan Allahü teâlâ râzı olur." "Allahü teâlâ buyuruyor ki, benim şerîkim yoktur. Başkasını bana ortak eden, sevâplarını ondan istesin." "Evliyâ (Allah'ın sevgili kulları) görülünce, Allah hâtırlanır. Onlarla berâber bulunanlar şakî (Cehennemlik) olmazlar. Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvânın (Allah'tan korkmanın) kaynağı da, âriflerin kalbleridir." "İhlâs" hakkında, Sevgili Peygamberimizin vârisleri durumunda olan İslâm âlimleri ve evliyâ-yı kirâmın da çok kıymetli sözleri vardır: Hazret-i Ömer, Ebû Mûse'l-Eş'ârî'ye (radıyallahü anhümâ) yazdığı mektûbunda; "Niyyeti hâlis olan kimseye, kendisi ile insanlar arasındaki işlerinde Allahü teâlâ yeter" buyurmuştur. Hazret-i Alî de (radıyallahü anh) buyurdu ki: "Az amel yaptım diye üzülmeyin. Kabûl oldu mu diye endişe edin! Buna ihtimâm gösterin." Cüneyd-i Bağdâdî: "İhlâs, ameli karışıklıklardan arındırmaktır" buyurdu. Yahyâ bin Muâz da, "Sütün pislikten ayrılması gibi, ihlâs da ameli ayıplardan temizler" buyurdu. İbrâhim bin Edhem ise, "İhlâs, her ân Allah ile berâber olduğunu düşünüp sâdık niyyette bulunmaktır" buyurdu. Rüveym bin Ahmed Bağdâdî de buyurdu ki: "Amelde ihlâs demek, o amel sâhibinin, ameli ile dünyâ ve âhirette bir karşılık beklememesidir." Ebû Osman el-Hîrî ise, "İhlâs, devâmlı olarak Yaratanı düşünmek ve O'na bakmakla mahlûku, yaratılanı unutmaktır" buyurdu. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de; "Tasavvufun kaynağı ihlâstır. Her işte ihlâslı olmalıdır. İhlâssız iş, makbûl değildir" buyurmuştur. [İhlâslı olan kimse; Allahü teâlâya, kulluğa yaraşır şekilde gönülden ibâdet eder, emirlerine tâm bir doğrulukla bağlanır, sâdece kulluğunu yapıp Cennet'i ister, Cehennem'den korkar, nefsin hoşuna giden şeyleri kalbine sokmaz. Çünkü ihlâsla ve Allah rızâsı için verilen bir avuç buğday, ihlâssız ve nefsin rızâsı ile verilen bir avuç inciden kıymetlidir, iyidir. Allahü teâlânın râzı olması düşünülerek ihlâsla yapılan amel, ibâdet kabûl edilir ve sevâbı on kattan yedi yüz kata kadar yazılır.] Diğer bazı âlimler de şunları buyurmuşlardır: İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), vefâtından kısa bir müddet önce yaptığı kıymetli vasiyet ve nasîhatinde, üç defa: "el-İhlâs, el-ihlâs, el-ihlâs: (Her işinde) ihlâslı ol, ihlâslı ol, ihlâslı ol" buyurarak bu konunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Seyyid Emîr Külâl [Gülâl, Gilâl] (kuddise sirruh) da: "İhlâssız amel, sahte para gibidir; kabûl edilmez" buyurmaktadır. ÎMÂNIN BEŞ KALESİ!.. "Îmân beş kalenin içinde hıfz olunur. 1) Yakîn, 2) İhlâs, 3) Farzları yapmak ve harâmlardan sakınmak, 4) Sünnete yapışmak, 5) Edebi gözetmektir. Her kim bu beş şeyi hıfz ederse, îmânını hıfz etmiş olur. Şâyet birini bile terk ederse düşmân gâlib olur." (Kutbüddîn-i İznîkî) "Gazâ ordusu, duâ ordusunun yardımına muhtâcdır. İhlâs ile yapılan duâ, muhakkak kabûl olur." (Ebû Saîd Muhammed Hadîmî) İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretleri bir nasîhatinde ise şöyle buyurdu: "Her şeye kalbi bağlamaktan kurtulmadıkça, Hak teâlâya bağlanılamaz. İnsana lâzım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, sonra tasavvuf yolunda ilerlemek, ihlâsı elde etmektir. İhlâs ile yapılan bir iş, senelerle yapılan ibâdetlerin kazancını hâsıl eder. Amellerin kabûl olması ihlâsa, yâni bütün işleri yalnız Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için yapmağa bağlıdır."