İslâmiyette reform yapılabilir mi? -ll-

A -
A +

Dünkü makâlemizde, bir nebze, Batı basınında çıkan haberler üzerinde durduk. Bugünkü makâlemizde ise, "İslâmiyette Reform" konusunda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in ne dedikleri üzerinde duracağız. Diyanet İşleri Başkanı, "İslâmda reform" şeklinde çıkan haberlerle ilgili olarak yaptığı açıklamasında, net bir şekilde, "Yurt dışında bazı gazeteler, konuyu iyice araştırmadan, yürüttüğümüz bir çalışmayı anlayamadan 'İslamda reform' diye yazdılar. Bazı hadislerin yeniden yazılması veya ayıklanması olarak algıladılar. Bu son derece yanlıştır. İslâmda reform diye bir şey söz konusu olamaz. Yapılan iş, hadîsleri daha iyi anlama çalışmasıdır" demiştir. "Bu aslâ ve aslâ bir reform hareketi değildir. İslâmda reform diye bir şey söz konusu olamaz" diyen Ali Bardakoğlu, hiçbir dindârın İslâm dîninde reform yapma gibi bir çağrısının da olamayacağını kaydetmiştir. Diyânet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez de, bu çalışmanın 'bilimsel ve akademik bir çalışma' olduğunu vurgulayarak, 'reform ve devrim olarak' nitelendirilmesinin mümkün olmadığını söylemiştir. Mehmet Görmez, "Bu çalışmanın siyâsetle ilişkilendirilmesi de kabûl edilemez" demiştir. DÎN NİÇİN GÖNDERİLMİŞTİR? Burada biz de şunu ilâve edelim ki, Peygamberler vâsıtası ile gönderilen "Dîn", "insanları ebedî saâdete götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol" demektir. İnsanların dünyâdaki ve âhiretteki işlerinin düzgün ve faydalı olması ve onların yanlış, zararlı işlerden korunup, selâmet, hidâyet, râhat ve saâdete kavuşmaları için, Peygamberlerle, "DÎN" gönderilmiştir. Dîn ismi altında insanların uydurdukları eğri yollara dîn denmez, "dînsizlik" denir. Allahü teâlâ tarafından insanlar arasından seçilmiş ve görevlendirilmiş, her bakımdan güvenilen, kusursuz, günâhsız kimseler olan Peygamberler, insanlara, dînin hükümlerini teblîğ eden, duyuran, öğreten elçiler, habercilerdir. Kâinâtı en mükemmel bir nizâm ve intizâm üzere yaratan Allah, yaratıkları içinde, insanı en güzel bir kıvâmda kılmıştır. (Tîn, 4) Diğer yaratıkları da onun istifâdesine vermiştir. Böylece insanı, âlemde hâkim duruma getirerek, onu muhâtab ve mükellef yapmıştır. Peygamberleri vasıtasıyla onlara saâdet yollarını göstermiş, iyi ve güzeli, kötü ve çirkini öğretmiştir. Her şeyi mükemmel olarak yaratan yüce Allah, insanlara da kendileri için en doğru olan yaşayış ve hareket yollarını bildirmiştir. Dolayısıyla Allah'ın bize öğrettiği dîn, ilim, edep ve ahlâk, değişmeyen en güzel ve doğru ahlâktır. Aklın anlayamadığı veya yanlış anladığı çok şey vardır ki, bunları ancak "Peygamber"ler bildirir. Peygamber, ilâçların tesîrlerini iyi bilen uzman bir tabîp gibidir. "Peygambere lüzûm yoktur" demek, "tabîbe lüzûm yok" demekten daha yanlıştır. Peygamberin bildirdiği teklîfler, Allahü teâlâdan gelen vahiyler olduğu için, hepsi doğrudur ve tamâmı faydalıdır. KIYÂMETE KADAR BÂKÎ KALACAK Eski Peygamberlerin kitâpları ve sözleri zamanla değiştirilmiş, eski dînler unutulmuştur. Yüce Allah, insanlara acıdığı için, kullarına son bir Peygamber ve yeni bir dîn (İslâmiyet) göndermiştir. Bu dîni (İslâmı) kıyâmete kadar koruyacağını, bozulmamış olarak her yere yayacağını müjdelemiştir. Peygamberlerin sonuncusu, Muhammed aleyhisselâmdır. O'nun dîni, bütün dînleri nesh etmiş, yürürlükten kaldırmıştır. O'nun kitâbı, geçmiş kitâpların en iyisidir. O'nun getirdiği dîn, kıyâmete kadar bâkî kalacaktır. Kimse tarafından değiştirilemeyecektir. Nasıl ki Anayasaları ancak meclisler yapıp değiştirebiliyorsa, İslâmı da Allah'tan başka hiçbir resmî ve sivil kurumun değiştirme yetkisi yoktur. Nitekim herhangi bir hâkim ve savcı da, aklından estiği şekilde kanunları, tüzükleri, yönetmelikleri değiştiremez. Bunlar azıcık hukûk tahsîli olan kimselerin bileceği husûslardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.