Bildiğiniz gibi, 30 Eylül 2008 Salı günü (1 Şevvâl-i şerîf 1429), Ramazân Bayramı'nın birinci günü idi. Takvîmlere göre, Müslümânlar için önemli günlerden biri olan "Arefe" gününü, yarın (7 Aralık Pazar günü); "Kurbân Bayramı"nı da yarından sonra (8 Aralık Pazartesi günü) idrâk etmekle şerefleneceğiz inşâallah. Bayram Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde de devâm edecek. [Allahü teâlâ, necîp milletimizin ve bütün Müslümânların, sıhhat ve âfiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun.] Hem Fıtır (yani Ramazân) Bayramı, hem de Adhâ (Kurbân) Bayramı, Allahü teâlânın, ümmet-i Muhammed'e ihsân buyurduğu iki dînî bayramımızdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz: "Allahü teâlâ, size Câhiliye döneminden kalma bayramlardan daha hayırlı iki bayramı (Ramazân ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti" buyurmuştur. Yine Sevgili Peygamberimiz: "Ramazân Bayramı, Kurbân Bayramı ve teşrîk günleri, biz ehl-i İslâmın bayramıdır; bugünler yeme ve içme günleridir" ve "Ramazân Bayramında namaz ve sadaka-i fıtır, Kurbân Bayramında ise, namaz ve kurbân vardır" buyurmuşlardır. KURBÂN İBÂDETİ Bilindiği üzere kurbân ibâdeti, dünyâya gönderilen ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hazreti Âdem'den beri bilinen ve yapılagelen bir ibâdettir. Kurbân ibâdeti, Kur'ân-ı kerîmde [Bakara Sûresi, 67-71, 196; Mâide Sûresi, 2, 27, 95, 97, 103; Hac Sûresi, 34, 36-37; Sâffât Sûresi, 102-107; Fetih Sûresi, 25; Kevser Sûresi, 2] muhtelif yönleriyle beyân buyurulmaktadır. Bu konuda, Peygamber Efendimizin de birçok hadis-i şerifleri vardır. İslâm âlimleri de, gerek konuyla alâkalı âyet-i kerîme tefsîrlerinde ve hadîs-i şerîf şerhlerinde, gerekse fıkıh kitaplarında kurbân hakkında çok değerli bilgiler vermişlerdir. 14 asırdan beri de, kurbânla mükellef olan bütün Müslümanlar bu ibâdeti yapagelmişlerdir. Son İlâhî kitap olan Kur'ân-ı kerîmde Hac sûresinin 34. Âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurulmaktadır: "Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbânlık hayvanların üzerlerine O'nun adını anarak kurbân kesmeyi meşrû kıldık..." Bakara 196; Mâide 2, 95, 97 ve Fetih 25'te hacda kesilecek kurbânlar; Mâide sûresinin 27. âyetinde, Âdem aleyhisselâmın 2 oğlunun kestikleri kurbân, 103. âyetinde adak kurbânı; Hac suresinin 36-37. âyetlerinde umûmî olarak kurbân ibâdeti; Sâffât suresinin 102-107. âyetlerinde de İbrâhîm aleyhisselâmın kestiği kurbân zikrolunmuştur. Kevser sûresinde ise, Peygamber Efendimize farz olan, fakat (Hanefî mezhebine göre) ümmetinden zengin olanlara vâcip kılınan, (Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise sünnet-i müekkede olan) kurbân beyân buyurulmaktadır. NİÇİN BAYRAM YAPILIR? Hazret-i Alî (radıyallahü anh), bir gün, bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neş'elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, "Bugün bizim bayramımızdır" dediler. Bunun üzerine Hazret-i Alî Efendimiz de; "Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır" buyurdu. Hasan-ı Basrî hazretleri, birtakım insanların bayram günü gülüp eğlendiklerini görünce: "Allahü teâlâ, Ramazân ayını müsâbaka (yarış) meydânı gibi yaratmıştır. İnsanlar ibâdetle müsâbaka ederler, yarışırlar. Müsâbakayı, yarışı kazananlar kurtulur; kaybedenler helâk olur. Eğer hakîkati bilselerdi, yaptığı ibâdeti, ameli makbûl olanlar sevinçten; yaptığı ibâdeti, ameli kabûl olmayanlar ise, üzüntü ve hasretten gülüp oynayamazlardı" buyurdu. Yine Müslüman, rûhunu teslîm edeceği, vefât edeceği zaman, rahmet meleklerini, Cennetteki ni'metleri görünce çok sevinir. Onları görmenin zevkiyle can verme vakti de Müslümânın bayramıdır. Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Gazâlî, bayramlara, "bayram" denilmesinin sebeplerini şöyle açıklıyor: 1- Mü'minler, Allahü teâlânın farz kıldığı Ramazan ayı orucunu tutabildikleri için çok sevinirler, Ramazan Bayramında bundan dolayı "bayram" yaparlar. 2- Bayramda, Allahın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için "bayram" denilmiştir. 3- Bayram günü gelince, sevinç ve neşe de geliyor; üzüntüler unutuluyor. Bunun için "bayram" denilmiştir. 4- Bayramlar her sene tekrâr geliyor. Bu sevinçli gün tekrârlandığı için "îd=bayram" denilmiştir.