Bayram günleri, günâhların affedildiği, kırgınlık ve dargınlıkların giderildiği, barışın sağlandığı, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği, ictimâî tesânüdün (toplumsal dayanışmanın) sağlandığı günlerdir. Toplum hayâtımızda bayramların ma'nâsı çok büyüktür. Şöyle ki: Çocuklar, gençler, olgunlar ve yaşlılar grup grup câmilere doluşurlar, büyük bir huşû' içerisinde namazlarını edâ ederler. Bayram namazından sonra bütün Müslümânlar birbirlerinin bayramlarını tebrîk ederler, daha sonra âile büyüklerini, eş-dost, akrabâ ve komşuları ziyâret ederek, büyüklerin ellerini öpüp duâlarını alırlar. Bayramlar sevgi ve saygının artmasına vesîle olur. Bayramlarımızdaki güzel âdetlerimizden biri de, yetîmler, fakîrler, garîpler ve çocukların sevindirilmesi, yardıma muhtâç kimselere yardım ellerinin uzatılması, ictimâî yardımlaşma ve dayanışmanın tezâhür etmesidir. Dînî bayramlar, milletimizin birlik ve berâberliğine ve dargınların, küskünlerin barışmasına vesîle olduğu gibi, ölülerimizin bile sevinmelerine sebep olmaktadır. Çünkü kabirler ziyâret edilmekte, rûhlarına Fâtiha, İhlâs, diğer sûre ve duâlar gönderilmektedir. Bütün dünyâda dîn, îmân ve diyânetlerini, ırz ve nâmûslarını, vatan ve memleketlerini, cân ve mâllarını müdâfaa ederken şehîd düşen, bayrama yetişemeyen Müslümânlar da unutulmamakta, onlar için de Kur'ân-ı kerîm okunup rûhlarına gönderilmektedir. OSMANLI'DA BAYRAM MERÂSİMİ Osmanlı Devletinde, Ramazân ve Kurbân bayramlarında resmî merâsim yapılırdı... Pâdişâh, bayram sabâhı ba'zan Hırka-i Şerîf dâiresinde ve ba'zan da Saray mescidinde sabah namazını cemâ'atle kılar ve sonra hâs odaya gelirdi. Bundan sonra bayram namazına gidiş hâzırlıkları başlardı. Pâdişâh, tahtına gelip oturmadan önce, akrabâ ve yakınlarına hil'atlar giydirilip tahtın sol tarafında bekletilirdi. Bunların arkasında devlet erkânı, rütbelerine göre dururlardı. Pâdişâh, bayram namazı için kalktığında, Sadrâzam sağında ve Bâbüssaâde ağası solunda olduğu hâlde büyük bir alayla yola çıkılırdı. Bayram namazı genellikle Sultân Ahmed ve ba'zan da Ayasofya Câmiinde kılınırdı. Bayram namazından sonra Sadrazâm, Vezîrler ve diğerleri dışarı çıkıp Pâdişâhı beklerler ve sonra alayla Kubbe-i Hümâyûn'a kadar gelirlerdi. Burada bayramlaşma merâsimini Bâbıâlî Teşrîfât Kalemi idâre ederdi. Herkes yerini aldıktan sonra, Pâdişâh, "Aleyke avnullah: Allah'ın yardımı senin üzerine olsun" ve "Mağrûr olma pâdişâhım, senden büyük Allah var" sesleri arasında tahta oturur ve bu esnâda mehterân bölüğü tarafından hünkâr marşı çalınırdı. Bu merâsim, son zamanlarda umûmiyetle Dolmabahçe Sarayı Muâyede (Bayramlaşma) Salonu'nda yapılırdı. BAYRAMLARIN MÂNÂ VE ÖNEMİ Dînimize göre, bayramlar ikidir. Birincisi, Arabî aylardan Şevvâl ayının birinci günü "Ramazân Bayramı"; ikincisi, Zilhicce ayının onuncu günü "Kurbân Bayramı"dır. Ramazân Bayramı, üç gün, Kurban Bayramı ise dört gündür. Allahü teâlâ, Cenneti Ramazân Bayramı günü yarattı. Tûbâ ağacını o gün dikti. Cebrâil aleyhisselâmı o gün vahiy elçiliğine seçti. Peygamber Efendimiz Medîne'ye hicret edince, Medînelilerin Câhiliye âdetlerinden kalma bayramları kutladıklarını gördü ve onları ikaz etti; "Allahü teâlâ, size onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazân ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti" buyurdu. Müslümânlar bayram günlerine ayrı bir önem verirler. Zîrâ bu günler, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günler olması bakımından sevinç ve neş'e kaynağıdır. Bayram günlerinde, akrabâyı, dostları ziyâret etmeli, bayramlarını tebrîk etmelidir. Çocuklar sevindirilmelidir. Bilhassa, yetîm, kimsesiz çocuklar, aranıp bulunmalı, bayram sevincinden onlar da mahrûm bırakılmamalıdır. [Allahü teâlâ, kıymetli okuyucularımızın, necîp milletimizin ve bütün Müslümânların sıhhat ve âfiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun.]