Kurban Bayramının üçüncü gününü de idrâk ettik

A -
A +

Bir hadîs-i kudsîde "Ben, gizli bir hazîneydim, bilinmeyi istedim; bunun üzerine mahlûkâtı yarattım" buyuran Yüce Rabbimiz, mukaddes kitâbında da; "Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur..." (Mülk, 2) fermânını bildirmiştir. Demek ki, yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz: "Akıllı kimse, nefsini hesâba çeken ve ölümden sonrası için amel işleyen (hâzırlık yapan) kimsedir" buyurmuşlardır. Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu da yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete gitme ihtimâli çoktur. Peygamber Efendimize, insanların en iyisinin kim olduğu sorulduğunda, "Ömrü uzun olup, ameli güzel olandır" cevâbını vermiştir. İnsanların en kötüsünün kim olduğu sorulunca da, "Ömrü uzun olup, ameli kötü olandır" buyurmuştur. Kur'ân-ı kerîmde, Zâriyât sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde: "Ben, cinnîleri ve insanları, ancak (beni bilsinler, tanısınlar, arz-ı ubûdiyette bulunsunlar) bana ibâdet etsinler diye yarattım" buyurulmuştur. Demek ki, bütün insanların yaratılmalarındaki maksat, Allahü teâlâyı tanıyıp O'na ibâdet etmeleridir. İbâdetler üç kısımdır Peki "ibâdet" nedir? Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmaktır. Allahü teâlânın rızâsı, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği haramlardan kaçınmaktadır. Bilindiği gibi ibâdetler üç kısımdır: 1- Beden ile (Namaz ve oruç gibi), 2- Mal ile (Zekât, sadaka-i fıtır ve kurbân gibi), 3- Hem beden hem de mal ile (Hac ve umre gibi) yapılan ibâdetlerdir. İnsanların, zaman zaman içine düştükleri birtakım vahîm yanlışlık ve bayağı işler, her devir ve her yerde, Allahü teâlânın gönderdiği Peygamberler (aleyhimüsselâm) ve hak dinler vâsıtasıyla düzeltilmiş, îmân ve ibâdette hak olan "Ma'bûd"a (Allah'a) yönelmeleri emredilmiştir. En büyük ve en son Peygamber olan Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) tarafından teblîğ edilmiş olan îmân, ibâdet ve ahlâk esasları ile insanlar, mânen ve maddeten yükselmeye, üstünlük ve şeref sâhibi olmaya, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmaya dâvet edilmişlerdir. Böylece insanlar, âlemlerin ve bütün mahlûkların yaratıcısı olan ve bütün nîmetleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâya ibâdet etmeye, ancak O'na boyun bükmeye, O'na duâ etmeye, O'ndan yardım istemeye, O'na sığınmaya çağırılmışlardır. Nitekim Allah'a kulluk hakkında, Kur'ân-ı kerîm'de meâlen, "Yalnız Sana ibâdet (kulluk) ederiz ve yalnız Sen'den yardım isteriz" (Fâtiha sûresi, 4) buyurulmaktadır. Müslümanlar, her yıl, "Ramazân ayı"nda ve "Arefe günü"nde günâhları afv edildiği için sevinirler, sürûrları avdet eder. Bundan dolayı Arapça'da bayrama "îd" denilmiştir. Dinimize göre, iki bayram vardır: Birincisi "Ramazan Bayramı" olup Arabî aylardan Şevvâl ayının 1, 2 ve 3. günlerindedir; ikincisi ise "Kurbân Bayramı" olup Zilhicce ayının 10, 11, 12 ve 13. günlerindedir. Peygamber Efendimiz Medîne'ye hicret ettiğinde, Medînelilerin "Câhiliye Dönemi"nden, eski âdetlerinden kalma bayramları kutladıklarını görünce onları ikaz etti; "Allahü teâlâ, size, Câhiliye Döneminden kalma bayramlardan daha hayırlı iki bayramı (Ramazan ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti" buyurdu.. Resûlullah Efendimiz, iki dînî bayram hakkında, hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular: "Ramazân Bayramında namâz ve sadaka-i fıtır, Kurbân Bayramında ise, namâz ve kurbân vardır." "Ramazân Bayramı, Kurbân Bayramı ve teşrîk günleri, biz ehl-i İslâmın bayramıdır; bugünler yeme ve içme günleridir." Dünkü makâlemizde de yazdığımız gibi, bayram günlerinde, akrabâyı, dostları ziyâret etmeli, bayramlarını tebrîk etmelidir. Çocuklar sevindirilmelidir. Bilhassa, yetîm, kimsesiz çocuklar aranıp bulunmalı, bayram sevincinden onlar da mahrûm bırakılmamalıdır. Dînî ve millî bakımdan önemli günler Bayram günleri, dinî ve millî bakımdan çok önemli olan, milletçe hep birlikte sevinç ve huzur içinde kutladığımız günlerdir. Mübârek gün ve gecelerde günâhlar affedildiği için, Müslümanlar bu zamanlarda sevinçli ve neşelidirler. Müslümanların birbiriyle kaynaştığı, küs olanların barıştığı, fakîr ve yetîmlerin sevindirildiği, akrabâ ve tanıdıkların ziyâret edildiği bayram günleri, bugüne kadar bütün İslâm devletlerinde özel bir sûretle kutlanarak gelmiştir. Bayram günlerinde herkes, temiz giyinir. Çocuklara yeni elbiseler alınır. Fakîr, öksüz ve yetîmler sevindirilir. Ekseriyâ, bayram namazından sonra kabirler ziyâret edilir, geçmişlerin, akrabâ ve dîn büyüklerinin rûhları için Kur'ân-ı kerîm okunur, duâ edilir ve sadakalar verilir. Daha sonra da, âile büyükleri, dost, akrabâ, arkadaş ve tanıdıklar ziyâret edilir. Çocuklar babalarının ve âile büyüklerinin, gençler de yaşlıların ellerini öperler. İslâmiyetin izin verdiği ölçüler içinde neşelenilir ve lâtifeler yapılır. Böylece, Müslümanların bir arada sevinme ve kaynaşma günleri olan bayramlarla, İslâm toplumunun kültür mîrâsı olan güzel örf, âdet ve gelenekler nesilden nesile aktarılmış olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.