Malazgirt Meydan Muharebesi ve bazı neticeleri

A -
A +

Bu makâlemizin hemen başında önce şunu ifâde edelim ki, Selçûklu Türkleri, Malazgirt Meydan Muhârebesinden daha yıllar önce, Allahü teâlânın dînini yaymak için Anadolu içlerine gazâ akınları tertib ettiler. Bu akınlarda, Anadolu'nun, Türklerin yerleşmesine müsait coğrafî husûsiyet ve zenginliklere sâhip olduğu tespit edildi. Büyük Selçûklu Devleti Sultânı Alparslan'n 40.000 kişilik kuvveti ile Bizans İmparatoru Romen Diojen'in 200.000 kişilik kuvveti arasında, 26 Ağustos 1071 târihinde, Doğu Anadolu'da Malazgirt Ovası'nda meydâna gelen Malazgirt Meydân Muhârebesi; Türklere Anadolu'yu kazandıran, son derece önemli Selçûklu-Bizans Savaşıdır. Bu muhârebe, dînî, millî, siyâsî, askerî netîceleri bakımından Türk-İslâm târihinin en büyük zaferlerinden biridir. Malazgirt Zaferinden sonra, on beş yıl içinde bütün Anadolu Türkler tarafından ele geçirildi. Bu zaferle Anadolu'nun tapusu, Türklerin eline geçti. Bu bakımdan, Malazgirt Zaferi, Türk ve dünyâ târihinde çok mühim bir dönüm noktası oldu. Şimdi birazcık, Muhârebenin öncesinde ve sonrasında meydâna gelen bazı hâdiselerden bahsetmeye çalışalım: 1070 yılında Alparslan, Horasân ve Irâk ordularının başında Âzerbaycân'a girdi, sınırdaki kaleleri fethetti. Van Gölünün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne vardı, kale teslîm oldu. Diyârbekir'den el-Cezîre'ye girdi, Urfa'yı kuşattı. Mısır'da birbirleriyle mücâdele eden Fâtımî komutanları, Alparslan'ı Mısır'ı almaya teşvîk ediyorlardı. 1071 yılında Selçûklu ordusu Halep'te toplandı. Tabîî ki Selçûklu Türklerinin Anadolu'ya akınları, Bizans Devletini telâşlandırdı. Akıncıların bu gazâlarında, Anadolu ahâlîsine terör ve tahrîbâttan ziyâde adâletle muâmelesi, zâlimleri ortadan kaldırmaları, can, mal ve ırz emniyetini sağlamaları, bölge halkının Selçûklu idâresini gönülden tercîh etmelerine yol açtı. Alparslan'ın Mısır Seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diyojenes, son bir hamle yapmayı düşündü. Âzerbaycân'a kadar giderek Türk kalelerini zapta ve Türkleri Anadolu'dan atmaya karar verdi. Rumeli'de yaşayan Peçenek ve Oğuz Türkleri'ni de ordusuna kattı. 13 Mart 1071'de 200.000 kişilik Bizans ordusu İstanbul'dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi va'd etti. Diyojenes ve ordusu, yol boyunca katliâm yaparak Erzurum yoluyla Malazgirt'e ulaştı. Haleb'i teslîm aldığı sırada, Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenen Alparslan, Mısır Seferi'nden vazgeçip kuzeye doğru yola çıktı. Bizans ordusunun harekâtını günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarladı. Musul, Rakka, Urfa yoluyla Diyârbekir ve Bitlîs'e ulaştı. Alparslan, ordusundan on bin kişilik bir kuvvet ayırıp Ahlat'a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat'ta oldu; Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan İmparator, Malazgirt Kalesine hücûm edip, içeride yaşayan kadın-çocuk-ihtiyar kim varsa hepsini öldürdü. Malazgirt'e doğru devâmlı yol alan Alparslan, 24 Ağustos günü Malazgirt'in doğusundaki Rahva Ovasına ulaştı. Ahlat'a gönderilen kuvvetlerin gelmesi ile kısa bir zamanda karşısına çıkmasına şaşıran Bizans İmparatoru da, ordusunu Rahva Ovasının öbür tarafında düzene koydu. Anlaşma tekliflerinin reddedilmesi üzerine savaş hazırlıkları başladı. 26 Ağustos Cuma günü, askerlerini toplayan Alparslan atından inerek secdeye vardı; "Yâ Rabbî! Seni kendime vekîl yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve Senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbî! Niyetim hâlistir, bana yardım et, sözlerimde hilâf varsa beni kahret!" diye duâ etti. Sonra atına binerek askerlerine döndü; "Ey askerlerim! Eğer şehîd olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşâh'ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbâl bizimdir." Bu sözler orduyu coşturdu. Büyük şevkle ileri atıldılar. Alparslan son derece akıllıca bir harp taktiği planlamıştı. Hilâl şeklinde yaydığı ordusuyla akşama kadar Malazgirt meydânında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu, hilâlin içine düştü. 200.000 kişilik koca ordu perîşân oldu. İmparator esîr edildi. Sultan Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra, huzûruna getirilen imparatoru, hiç ümîd etmediği şekilde affetti...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.