Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin bazı sözleri

A -
A +

"Kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâm-est: Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir" şeklinde bir cümle var. Onun için bugün sizlere, Hazret-i Mevlânâ'nın hikmet dolu sözlerinden bazılarını nakletmeye çalışacağız: "Sünnet-i seniyyeye harfiyyen uymak lâzımdır." "Helâl kazanıp helâlden yemelidir; helâlden giyinmeli ve çalışmalıdır. Her hareketi, Resûlullah Efendimize uydurmalıdır." "Tenhâda, yalnız kalınca da günâhtan sakınmalıdır." "Gizli ve âşikâr, Allahü teâlâdan korkun. Günâhlardan sakının. Az yiyip, az uyuyun, az konuşun. Çok oruç tutun. Zamanlarınızı namaz kılarak değerlendirin. Şehveti terk edip, sefîhlerle, câhillerle oturup kalkmayın; onlarla mücâdele etmeyin. Hep iyi insanlarla beraber olun. Ya hayır konuşun veya susun. İnsanların sıkıntılarına sabredin. Bilin ki, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır." "Hakîkî bir âlime, rehbere teslîm olmalıdır." "Dargınlar barışmalıdır. Önce davranan önce Cennet'e girer." "Nefsi mağlûp etmek için, onu terbiye etmeli; istediği her şeyi vermemeli. En tesîrlisi, oruç tutmak, az uyumak ve gece namaz kılmaktır." "Gurûrlu olmayınız, riyâzet yapınız, nefsinizle mücâdele ediniz. Peygamberimiz hep riyâzet çekmiş, zenginlik istememiş, arpa ekmeğini bile doyuncaya kadar yememiştir." Hazret-i Mevlânâ, oğlu Sultan Veled'e yaptığı bir nasîhatinde şöyle buyurdu: "Ey oğlum! Her zaman ilim, edep ve takvâ üzere bulun. Her zaman dîn büyüklerinin eserlerini oku; Ehl-i Sünnet vel-Cemâat yolundan ayrılma. Fıkıh öğren, câhil sofulardan olma. Namazı her zaman cemâatle kıl. Şöhret isteme, zîrâ şöhret âfettir. Makâm-mevki düşkünü olma. Yazdığın şeylerde adını yazma. Mahkemelik işin olmasın. Kimseye kefîl olma. Halkın işlediği işlere karışma. Devlet büyüklerinin çocuklarıyla arkadaşlık etme. Uzlete çekilip de yalnız kalma. Çok konuşma. Az söyle ve halkın kötülük ve eğrilerinden aslandan kaçar gibi kaç. Kadınlardan sakın. Zenginlerle oturup kalkma. Helâl ye ve şüphelilerden kaç. Dünyâ malına kapılma. Dünyâ arzûsu dînin yok olmasına sebep olur. Çok gülme, çok gülmek kalbin ölümüdür. Herkese şefkatli ol. Dışını süsleme; dışın süsü; için [kalbin, rûhun] harâp olduğunu gösterir. Başkalarıyla mücâdele etme ve hiç kimseden bir şey isteme. Kimseye hizmet buyurma. Ulemâya, evliyâya, cânınla ve mâlınla hizmet et. Dîn büyüklerinin hâllerini, kerâmetlerini inkâr etme. İnkâr eden mahrûm kalır." Hazret-i Mevlânâ, bir gün de oğlu Sultan Veled'e: "Oğlum! Eğer Cennet'te olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevâzu göster. Zîrâ alçak gönüllü olmak asıl sultânlıktır" buyurdu. Hazret-i Mevlânâ, bir defasında talebelerine buyurdu ki: "Ey bizi sevenler! Sevgili Peygamberimizin gittiği Ehl-i Sünnet yolundan yürüyüp, bu yolu ihyâ etmeli. Allahü teâlânın sevdiği ameller, ibâdetler ile, helâl yollardan çoluk-çocuğunun ihtiyaçlarını kazanarak, râzı olunan kullar zümresine dâhil olmalı. Hep helâli istemelidir. Söylediklerimiz, dinlediklerimiz, düşündüklerimiz hep helâl olmalı. Her hareketimizi Peygamber Efendimizin hâl ve hareketlerine uydurmalıyız. Herkes, bir sanata sâhip olmalı ve dîn ilimlerini iyi öğrenmelidir. Bunu özellikle istiyorum. Bizim yolumuzda olanlara, kıyâmet günü yardımcı olur, yüzlerinin ak olmasına çalışırız. Ancak, edebe riâyet etmeyenler ve Ehl-i Sünnet yoluna muhâlefet edenler, kıyâmet günü bizi göremez." Mevlânâ Celâleddîn Rûmî hazretleri, 1273 senesinde hastalandı. Hasta iken, başkalarına olan borçlarını gönderdi. Onlardan bâzıları "biz helâl etmiştik" dedilerse de, tekrar gönderip almalarını sağladı. "Elhamdülillah bu tehlikeden kurtulduk" diyerek kul hakkına çok dikkat etmek lâzım geldiğine işâret etti. Mevlânâ hazretleri, hasta döşeğinde yatmakta iken, yedi gece çok şiddetli derecede zelzele oldu. Birçok evin ve bağın duvarları yıkıldı. Herkes bu durumdan korkup feryâd etmeye başladı. Bu sırada Mevlânâ hazretleri; "Evet zavallı toprak yağlı bir lokma istiyor. Bunu vermek lâzım" buyurdu ve sonra da; "Ben size, gizlide ve açıkta Allahü teâlâdan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az söylemeyi, günâhlardan çekinmeyi, oruca, namaza devâm etmeyi, dâimâ şehvetten kaçmayı, halkın eziyetine ve cefâsına dayanmayı, sefîh, aşağı kimselerle düşüp kalkmaktan uzak durmayı, kerîm olan sâlih kimselerle berâber olmayı vasiyet ederim. Çünkü insanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız Allahü teâlâya mahsûstur" buyurdu. Hazret-i Mevlânâ, müslim veya gayr-i müslim herkese karşı yaptığı iyi muâmele ve güler yüz ile her tarafta meşhûr oldu. O zamanlar İstanbul'da bulunan meşhûr bir Hristiyan papaz, merâk edip Mevlânâ'yı görmek istedi. Yollara düşüp Konya'ya geldi. Konya'da yaşayan Hristiyanlar onu karşıladılar. Yolda giderken Mevlânâ'yı gördüler. Papaz süratle yetişip, Mevlânâ'ya çok tâzîm ve hürmet gösterdi. Mevlânâ da onu iyi karşıladı. Papaza, papazın yaptığından daha fazla iltifâtta bulundu. Papaz ve orada bulunan diğer Hristiyanlar, Mevlânâ'nın bu iltifâtı, güzel ahlâkı ve bu olgunluğu karşısında dayanamayıp, "Kelime-i şehâdet" getirip Müslüman oldular.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.