Bilindiği gibi, dünyâya gönderilen ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâma, Allah tarafından vahyedilen sahîfelerde, insanlara lâzım olan dîn ve dünyâya âit bilgiler mevcuttu. Zaman ve takvîm bilgileri de, ilk defâ bu sahîfelerden öğrenilmiştir. Zamânı sene, mevsim, ay, hafta, gün ve sâat gibi sâbit bölümlere ayıran, dînî-millî gün ve bayramları gösteren cetvellere "Takvîm" denir. Her milletin ve cemiyetin kendisine esâs kabul ettiği bir takvîmi olduğu gibi, birçok milletin müştereken kullandığı takvîmler de vardır. TAKVÎM VE SENELER Takvîmin esâsı târih, yâni senedir. Târihler "Hicrî (Kamerî, Şemsî)", "Rûmî", "Mâlî", "Mîlâdî" gibi isimler alırlar. Takvîm için mühim bir hâdise "Târih başı" olarak ele alınır. Hıristiyanlıkta bu başlangıç, Îsâ aleyhisselâmın doğumu zannedilen târihtir. Doğduğu yıla sıfır, ondan öncesine "Mîlâttan önce", sonrasına da "Mîlâttan sonra" denilmiştir. İslâmiyette, hicrî ayların dışında, güneş yılının [mîlâdî senenin] ayları içinde, mîlâdî takvîme göre kutlanan herhangi bir mübârek gün, hiçbir kıymetli gün yoktur. Meselâ, Martın (20.) "Nevrûz" denilen günü ve Mayısın (6.) "Hıdırellez=Hıdrellez" günü ve Eylülün (20.) "Mihricân" günü, bâzı ülkelerde mübârek sayılıyorsa da, Müslümanlıkta bu günlerin diğer günlerden farklı bir değeri yoktur. Noel günü ve gecesi de böyledir. Dînimizdeki, mübârek günler ve geceler hep hicrî-kamerî aylara göredir. Hakîkatte, mîlâdî sene, Müslümanların senesi olan hicrî sene gibi doğru ve kat'î olmayıp, günü de, senesi de şüpheli ve yanlıştır. Zâten Hazret-i Îsâ'nın doğumu hakkında, o zamanın edîb ve münevverlerinin eserlerinde hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. Çünkü, Îsevîler az olup asırlarca gizli yaşadıklarından, mîlâd doğru olarak anlaşılamamıştır. Aralık ayının 21'inde, 25'inde veya Ocak ayının 6'sında yahut başka gün olduğu sanıldığı gibi, bugünkü mîlâdî senenin beş sene fazla olduğu, çeşitli dillerdeki kitaplarda yazılıdır. Hattâ İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin bildirdiğine göre, üçyüz seneden fazla olarak noksândır ve İsâ aleyhisselâm ile Muhammed aleyhisselâm arasındaki zaman, bin seneden az değildir. "NOEL BABA" BİR HURÂFE MİDİR? Hıristiyan âleminin, "Noel" kutlamaları, Roma İmparatorlarının birincisi olan Kostantin [Konstantin] ile başlar. Kostantin, Eflâtûn'un ortaya koyduğu "Teslîs=Trinite" yani üç tanrı inancını, papazlara yazdırdığı yeni "İncîl"e koydurdu ve "Noel gecesi"ni bayram ilân etti. Böylece yeni bir Hıristiyanlık dîni doğmuş oldu. Hâlbuki Îsâ aleyhisselâmın İncîl'inde ve Havârîlerinden Barnabas'ın yazdığı İncîl'de, Allah'ın bir olduğu bildirilmişti. Makâlemizin burasında şunu ifâde edelim ki, Hıristiyanların kutladıkları "Noel"in bir uydurmadan ibâret olduğu, hattâ bazı Hıristiyân teşkîlâtlarının da artık "Noel"i bir "hurâfe" kabûl ettikleri, dünyâ basınında çıkan haberler arasındadır. Nitekim, ABD'de yayınlanan 17 Aralık 1996 tarihli haftalık "Newsweek" dergisi bu gerçeği şöyle dile getirmiştir: "Noel Baba bir hurâfeden ibârettir; gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Ticârî maksatlarla sonradan uydurulmuştur. Hediyelik eşyâ sektörüne milyonlarca dolar kazandıran Noel Baba, kapitalizmin oyuncağı olmuştur. Tarihçi Stephan Nissenbaun, 'The battle for Christmas: Yılbaşı ile Mücâdele' kitabında Hıristiyanlığın temelinde yılbaşı kutlamalarının ve Noel Babanın bulunmadığını, bunun yasaklanmasının gerekli olduğunu bildirmektedir..." NOEL İLE YILBAŞI ARASINDAKİ FARK Şu bir gerçek ki, aslı olsa da olmasa da, bugün Hıristiyanlar "Noel"i dînî bir gerekçeyle, yani ibâdet niyetiyle kutluyorlar. Bunun için bugün, bir Müslüman bunu kabûl ederek veya etmeyerek Noel kutlamalarına katılamaz, buna değer veremez. Yalnız şunu önemle belirtelim ki, "Noel" ile "Yılbaşı" farklı farklı şeylerdir. Yeni yılı tebrîk etmekte, hayırlı olmasını temennî etmekte dînen mahzûr yoktur. Yılbaşı, diğer günlerden farklı değildir. Hattâ bu gecede, özel işler yapmak, meselâ mevlid okumak, sohbet toplantıları düzenlemek de uygun değildir. Böyle yapılırsa, bu geceye dînî bir hüviyet kazandırılmış olur.