Bildiğiniz gibi, iki haftadan beri Mısır'dan bahsediyoruz. Evvelki haftaki iki makalemizde bir nebze Mısır'ın târihini ele almıştık; geçen haftaki iki makâlemizde de Mısır'da bulunan bazı târihî ve turistik mekânlara temâs etmiştik. Mısır'da üzerinde durulması gereken pek çok târihî eser var, ama bizim makâlelerimiz, haftada 2 gün olduğu için, onlara ancak kısa kısa değinebiliyoruz. Bugün de iki tanesini sizlere arzedelim... HAZRET-İ HÜSEYİN CÂMİİ Medîne'de doğan, Kerbelâ'da şehîd edilen, adını, Resûlullah Efendimizin verdiği mübârek torunu, Hazret-i Alî'nin ikinci oğlu, Oniki imâmın üçüncüsü, Ehl-i Beyt'in dördüncüsü, "Ebû Abdillah" künyesiyle, "Seyyid" ve "Şehîd" lakabları ile tanınan Hazret-i Hüseyin (627-680 / 6-61) adına Kâhire'de bir câmi yaptırılmıştır. Mısırlılar bu câmii "Mescidü Seyyidinâ Hüseyin=Hüseyin Efendimizin Câmii" diye anıyorlar. İçerisinde onun mübârek başının bulunduğu rivâyet edilmektedir ve ziyâret mahallidir. İBN-İ TÛLÛN CÂMİİ İbn-i Tûlûn, zamanla yarı müstakil olup Mısır'da "Tolunoğulları" diye bilinen bir devlet kurmuştur. Kâhire'de Abbâsî vâlîsi Türk asıllı Ahmed ibn-i Tûlûn tarafından yaptırılan câmi, 9. asra âittir. Kûfî yazıyla yazılmış kitâbesinden, 879 senesinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Fâtimîler zamanında [1077 senesinde] ve Memlûkler zamanında [1296 senesinde] esâslı ta'mîrat görmüştür. Câmi, Memlûkler zamanında aynı zamanda dört mezhebin fıkıh bilgilerinin okutulduğu ve tıp tahsîlinin verildiği bir medrese idi. Aynı devirde, yanında yaptırılan "Sıbyân Mektebi" ile "Sebîl" günümüze intikâl etmemiştir. Kâhire'nin en karakteristik târihî eserlerinden birisi olan câmi, günümüze kadar da aslî yapısıyla intikâl etmiştir. Tamâmı tuğla ile inşâ edilmiştir. Abbasî geleneğinin izlerini taşır. Sâmerrâ'daki meşhûr câmiye benzer. Câmi, etrâfı duvarlarla çevrili, 161.5 x 162.25 metre genişliğinde bir dış avlu içinde, kıble duvarı tarafındadır. Duvarların üzerinde mazgallar bulunur. Câmi harîmi de, 92x92 metre genişliğinde kare bir avlu içindedir. Dört tarafı, üstü ahşap tavanla örtülü revâklarla çevrilidir. Câminin tavanı da ahşaptır. Üzerinde kûfî yazı ile âyet-i kerîmeler yazılıdır. Asıl mihrâbın üstü ahşap bir kubbe ile örtülüdür. Kıble tarafında dört kapısı, doğu ve batı tarafında yedişer, kuzeyde ise beş kapısı vardır. Dış avlunın da kıble tarafında bir, doğu ve batıda altışar, kuzeyde yedi kapısı vardır. Câminin dışında vaktiyle "Dârül-ımâre" denen bir sarây vardı ve Ahmed ibn-i Tûlûn burada otururdu. Mihrâbın yanındaki bir kapı vasıtasıyla doğrudan câmiye girebilirdi. Câmi duvarının üst kısmında sivri kemerli pencereler vardır. Revâklarda da kemerli pencereler bulunur. Bunlar hem binânın ağırlığını azaltmaya ve hem de ışık temînine yarar. Avlunun ortasında kubbeli bir şadırvan vardır. Memlûk Sultânı Lâçin tarafından 13. asırda yaptırılmıştır. Şadırvan kubbesini taşıyan sütunlar mermerden ve altın yaldız işlemeli olarak yapılmıştı. Ancak bu şadırvan süs maksatlıdır. Esâs abdest musluklarının bulunduğu şadırvan dış avluda yer alır. Helâlar ve hastaların tedâvî edildiği "Dârüş-şifâ" da bu avludadır. Abdest şadırvanının kitâbesinde abdestle alâkalı âyet-i kerîme yazılıdır. CÂMİNİN ALTI MİHRÂBI VAR Câminin altı mihrâbı vardır ve hepsi farklı zamanlarda yapılmıştır. İkisi kıble duvarındadır. Bunlardan birisi ana mihrâbdır. İki yanda kademeli yerleştirilmiş dört mermer sütun vardır; sütunlar Bizans'tan kalmadır. Mihrâbın alçı süslemeleri orijinaldir. Soldaki mihrâb süslü ve nesih kitâbelidir; Memlûk yapısıdır. Diğer dört mihrâb, ana mihrâb eksenindeki pâyelerdedir. Bunlar daha eskiden kalmadır. Câminin cümle kapıları orijinaldir ve süslemeleri ile meşhûrdur. Câminin minâresi dış avlunun kuzeyindedir. Tuğla ile inşâ edilen câmiden farklı olarak taş ile inşâ edilmiştir. Merdivenleri Sâmerrâ Ulu Câmii gibi dıştan dolanmaktadır. Bir köprü ile câmiye bağlanmıştır. [İnşâallah yarınki makâlemizle, Mısır'daki târihî eserler konusuna nihâyet verelim.]