Mübârek Şa'bân ayına dâir -1-

A -
A +

Sevgili Peygamberimizin muhtelif hadîslerinde zikrettikleri mübârek Receb ayı, hızlı bir şekilde gelip geçti. "Üç aylar"ın ilki olan ve birkaç gün önce tamâmlanan Receb-i şerîf ayı, bilindiği gibi, dünyâya gönderilen ilk insan ve ilk Peygamber Âdem aleyhisselâm'dan beri kıymetli olup içerisinde mübârek "Regâib" ve "Mi'râc" kandillerini ihtivâ etmektedir. Bugün, mübârek üç ayların ikincisi olan Şa'bân-ı muazzam ayının 4. günüdür. Zaman yıldırım hızıyla akıyor; Şa'bân-ı şerîf de çabucak gelip geçecektir. "Ayların sultânı" diye anılan ve içerisinde "Kadir gecesi" bulunan Ramazan ayını da sıhhat ve âfiyet içerisinde idrâk ederiz inşâallah. Receb ayının "afv ve mağfiret"e, Şa'bân ayının "şefâat"e ve Ramazan ayının da "sevâpların kat kat verilmesi"ne mahsûs aylar olduğu bildirilmiştir. Yine mübârek üç aylardan Receb ayı "tevbe, hürmet ve ibâdet ayı"; Şa'bân "muhabbet ve hizmet ayı"; Ramazan ise "yakınlık ve nîmet ayı"dır. Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyurdu ki: "Receb ayı tohum ekme, Şa'bân ayı sulama, Ramazan ise hasâd ayıdır." Halkımız arasında "Üç aylar" diye anılan "Recebü'l-ferd", "Şa'bânü'l-muazzam" ve "Ramazânü'l-mübârek" aylarının, İslam dininde özel yerleri vardır. Bunlardan birincisi olan Receb, Allahü teâlânın ayı; ikincisi olan Şa'bân, Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) ayı; Ramazân-ı şerîf de ümmet-i Muhammed'in ayı olarak bilinmektedir. Receb ayının ilk Cum'a gecesi, mübârek "Regâib Kandili"ydi. Receb ayının 27. gecesi de, "Mi'râc Kandili" idi. Allahü teâlâ, hiçbir Peygambere, hiçbir mahlûkuna vermediği ni'metleri, Habîbi olan Resûlullah'a (aleyhisselâm) ihsân etmiştir. O'nu kendine da'vet etmiş, O, yedi kat gökleri geçmiş, her gökte büyük bir Peygamberi görmüştür. Hiçbir mahlûkun bilemeyeceği, anlayamıyacağı ni'metlere kavuşup, bir ânda, Kudüs'e ve oradan da Mekke-i mükerremeye, Ümm-i Hânî'nin evine dönmüştür. Resûlullah (aleyhisselâm), bu "İsrâ ve Mi'râc" yolculuğunda Kürsî, Arş ve rûh âlemlerini geçip, Cennet'i, Cehennem'i, sayısız şeyleri görmüş; bilinemeyen, anlaşılamayan ve anlatılamayan şekilde, Allahü teâlânın dilediği yüksekliklere ulaşmıştır. Mekânsız, zamânsız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı da görmüş; gözsüz, kulaksız, vâsıtasız, ortamsız olarak Rabbi ile konuşmuştur. İçerisinde "Berât" kandilinin bulunduğu Şa'bân ayı, Receb ile Ramazân aylarını birleştiren bir köprü gibidir. Şa'bân ayı Ramazân-ı şerîf'e hâzırlık ayıdır. Târih boyunca Müslümanlar, geçen günlerden ibret alırlar, yarınlara çıkıp çıkamayacaklarını bilemediklerinden, içerisinde bulundukları günleri ganîmet olarak bilirler, sıhhat ve âfiyet içerisinde hayırlı günlere kavuşmak için Cenâb-ı Hakk'a tazarru' ve niyâz ederlerdi. Târihte mü'minler, Şa'bân ayını, gafletten uzak olarak, günâhlardan sakınarak ve geçmişte işlemiş oldukları günâhlara da tevbe ve istiğfâr ederek Ramazan ayını karşılamak için fırsat ve ganîmet bilirlerdi. Resûlullah Efendimiz, Şa'bân ayına çok değer verir ve "Ya Rabbî, Receb ve Şa'bân aylarını bizler için mübârek kıl ve bizi Ramazân ayına da eriştir" diye duâ ederdi. Bu konuda, Âişe vâlidemiz buyuruyor ki: "Resûlullahın, [Ramazan ayı hâriç] hiçbir ayda, Şa'bân ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şa'bânın tamamını oruçla geçirirdi." (Buhârî) Resûlullah Efendimize, Şa'bân ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman, "Şa'bân, öyle fazîletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim" buyurdu. (Nesâî) Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir: "Ramazândan sonra en fazîletli oruç, Şa'bân ayında tutulan oruçtur." [Tirmizî] "Şa'bânda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar." Bünyesi zayıf olanın, Şa'bânın 15'inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazân-ı şerîf orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şa'bân ayının çoğunu, hattâ tamâmını oruçlu geçirebilir. Bu aylarda, gün ve gecelerde içimizi ve dışımızı bilen Rabbimize karşı, nefsimizi muhâsebeye çekmeli, O'nun bizim dünyâ ve âhiret hayâtımızı Cennet'e çevirmek için gönderdiği İslâma tâm teslim olup olmadığımızı gözden geçirmeli, hiç vakit geçirmeden İslâmın rahmet, bereket, mağfiret, fazîlet ve hayât bahşeden çeşmesinden kana kana nasip almak için bu ayları, günleri, geceleri başlangıç yapmalıyız. 17 Ağustos depreminin yıl dönümü 17 Ağustos depremi(zelzelesi)nin sene-i devriyesi (yıldönümü) olan böyle bir günde; canlarını, yakınlarını ve mallarını kaybeden insanları da unutmayalım; yine aynı şekilde zelzelelere muhâtap olabileceğimizi düşünelim ve öyle bir durum olduğu takdîrde, bizler de ölüme hâzır olmaya çalışalım. Cenâb-ı Hak, gerek o depremde, gerekse diğer depremlerde şehîd olan bütün dîn kardeşlerimize rahmet eylesin ve Cennet'te onlara büyük karşılıklar ihsân eylesin. İnşâallah, yarınki makâlemizde de Şa'bân ayı ve bu ayda oruç tutmanın fazîleti konusuna devâm etmek istiyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.