Ömrümüzden bir yıl daha gitti...

A -
A +

Koskoca bir seneyi daha geride bıraktık. Bilindiği gibi bir "Sene (=Yıl)": 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün ve 8.760 sâattir. Bir "Gün" ise: 24 Sâat, 1.440 Dakîka, 86.400 Sâniye'dir. [Bir mîlâdî yılın kaç sâat, kaç dakika, kaç sâniye ettiğini bulmak için, yukarıdaki rakamları 365'le çarpmak lâzım. Hicrî-kamerî senenin hesaplanmasında ise, senenin 354 gün olduğunu nazar-ı dikkate almak gerekiyor.] Görüldüğü gibi, bir mîlâdî yılı tamâmlamakla, -eğer boşa geçirilmişse- ömrümüzden uzun bir zaman dilimini [yanî tâm 8.760 sâati] kaybetmiş olmaktayız. Zamanın kıymeti, bana gelen bir mailde, şöyle çok vecîz bir tarzda ifâde edilmektedir: "Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor. Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor. Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe sor, Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor. Bir dakikanın değerini anlamak için, treni kaçıran yolcuya sor. Bir sâniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor. Bir sâniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor." Takvîm çeşitleri İlk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâma, Allahü teâlâ tarafından vahyedilen sahîfelerde [10 Suhuf'ta], dîn ve dünyâya âit bilgiler mevcuttu. Zamân ve takvîm bilgileri de, ilk defâ bu sahîfelerden öğrenilmiştir. Bilindiği gibi "zamân"ı; "sene", "mevsim", "ay", "hafta", "gün" ve "sâat" gibi sâbit bölümlere ayıran, dînî-millî gün ve bayramları gösteren cetvellere "Takvîm" denir. Her milletin ve cemiyetin kendisine esâs kabûl ettiği bir takvîmi olduğu gibi, birçok milletin müştereken kullandıkları takvîmler de vardır. Takvîmin esâsı târih, yâni senedir. Târihler "Hicrî (Kamerî, Şemsî)", "Rûmî", "Mâlî", "Mîlâdî" gibi isimler alırlar. Takvîm için mühim bir hâdise, "târih başı" olarak ele alınır. Hıristiyânlıkta bu başlangıç, Îsâ aleyhisselâmın doğumu zannedilen târihtir. Doğduğu yıla sıfır, ondan öncesine "mîlâttan önce", sonrasına da "mîlâttan sonra" denmiştir. Hazret-i Îsâ'nın doğum günü olduğu zannedilen 25 Aralıkta kutlanan "Hıristiyân yortusu(bayramı)"na "Noel (Christmas)" denilir. "Noel Baba Yortusu", daha ziyâde, mîlâdî senenin son ayı olan Aralık ayının 24. gününün gecesi olarak kabûl edilmiştir. Bununla berâber 24 Aralık ile 6 Ocak arasında olduğunu kabûl eden Hıristiyânlar da vardır. Ermeni kiliseleri hiçbir zaman Noel'i kabûl etmeyip, Hazret-i Îsâ'nın doğumunu hep 6 Ocak'ta kutlamayı sürdürmüşlerdir. Önceleri putperest olan Roma İmparatoru Büyük Kostantin (Constantine=Konstantin), mîlâdın 313. senesinde Hıristiyânlığı kabûl etti. Putperestlikten birçok şeyleri de Hıristiyânlığa soktu; 25 Aralığı da yılbaşı kabûl etti. Sonunda Hıristiyânlar her sene bu geceyi, "Mîlâd" ve "Noel" olarak kutlamaya başladılar. Târihen bilindiği üzere, Hazret-i Îsâ'nın doğumundan çok önce, güneşe tapan putperestler, tertipledikleri kutlamalar sırasında ışıklandırma ve dans yaparlar, içki içerlerdi. Ayrıca hindi, kaz kızartması ve domuz başı yemeyi de gelenek hâline getirmişlerdi. Nitekim, New York Üniversitesinde târih profesörü olan Waelangi Ferguson diyor ki: "Hıristiyânların yortuları, putperestlerin yortularıyla aynı târihlere rastlar. Meselâ Noel târihi, İran ve Roma'da "güneş tanrısı" Mitharas'ın doğum târihiydi. Ayrıca bu târih çok eskiden beri putperest dünyâsında önemli bir yortu günüydü." (Takvîm-i Ebüzziyâ)'da ifâde edildiğine göre, Îsâ aleyhisselâm, dünyada az bir müddet (33 sene) kalıp göğe çıkarıldığından, kendisini ancak 12 havârî tanıyabilmiş, Îsevîler de az miktarda ve asırlarca gizli yaşamış olduklarından, Noel gecesi doğru olarak anlaşılamamıştır. 25 Aralık, 6 Ocak veya başka bir gündür; yanî kesin değildir. O hâlde, mîlâdî yıl, Müslümanların kullandıkları sene olan hicrî sene gibi doğru ve kat'î olmayıp, günü de, senesi de şüpheli ve yanlıştır. İmâm-ı Kastalânî, "Îsâ aleyhisselâmla Muhammed aleyhisselâm arasında, 963 yıl vardır" buyuruyor. (Mevâhib-i Ledünniyye) En az 300 yıl noksan! "Burhân-ı Kâtı'" isimli kitapta da, "Mîlâdî yıl, en az 300 yıl noksandır. Çünkü Îsâ aleyhisselâm ile Muhammed aleyhisselâm arasındaki zaman, bin yıldan az değildir" denilmektedir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin bildirdiğine göre de, mîlâdî sene, üç yüz seneden fazla olarak noksândır ve Îsâ aleyhisselâm ile Muhammed aleyhisselâm arasındaki zaman, bin seneden az değildir. Îsâ aleyhisselâmın doğum günü net bir şekilde belli olmayınca, Noel de efsâneden öteye gidememektedir. Nitekim 21 Aralık 1993 tarihli Milliyet ve 24 Aralık 1993 tarihli Türkiye gazetelerinde, bu konuda, İngiliz Durkan Başpiskoposu Dr. David Jenkis'in bir beyânâtı çıktı. Bu beyânâtta, Noel Baba bayramının (yortusunun) bir safsata ve efsâne olduğu, yine İncil'de geçen Noel'le ilgili sözlerin de birer peri masalı ve efsâne olduğu açıklandı. Dr. David'in bu sözlerini, diğer ünlü İngiliz dîn adamlarından St. Albans Başpiskoposu John Taylor, Anglikan Çevre Bakanı John Gummer, "Kilisenin öğrettikleri çok açık. Dünyâdaki milyonlarca insan, İncîl'deki masallarla uyutulmaya çalışılıyor" sözleriyle desteklediler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.