Peygamber Efendimiz, "Her şeyin bir kapısı vardır. İbâdetlerin kapısı ise oruçtur" (İbn-i Mübârek) buyurmuştur. Çünkü orucun, sabır, şükür, nefis terbiyesi gibi diğer ibâdetlerle de irtibâtı vardır. "Sahîh-i Buhârî"deki bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurdular ki: "Bir kimse, Ramazân ayında oruç tutmayı farz bilir [vazîfe bilir] ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları affolur." Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki, orucun Allahü teâlânın emri olduğuna inanmak ve sevâp beklemek lâzımdır. "Oruç sabrın, sabır da îmânın yarısıdır" (Ebû Nuaym) hadîs-i şerîfi, oruç tutanın sabırlı olduğunu bildirmektedir. Şöyle ki, oruç tutarak aç kalanın arzûları kırıldığı için sabretmesi kolay olur. Böylece orucun îmândan olduğu da görülmektedir. Îmânlı olan da, îmânının kuvvetine göre suç ve günâh işlemez; sinirine hâkim olur. Bilindiği gibi cemiyetteki kavgaların, cinâyetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabredememekten ileri gelmektedir. Siniri bozuk kimse, huzûrsuz olur, sabredemez. Sinirimizin bozulması nisbetinde hayâtımız, az veya çok tehlike içinde olur. Mübârek vakitlerde, bilhâssa ramazân-ı şerîf ayında günâhlardan titizlikle uzak durmalı, tâatları, ibâdetleri ve her çeşit hayrâtı artırmalıdır. Zîrâ Allahü teâlâ tarafından sevilen bir kimse, fazîletli vakitlerde fazîletli amellerle meşgûl olur. Cenâb-ı Hakk'ın buğzettiği kul ise; fazîletli vakitlerde kötü işlerle meşgûl olur... ORUÇ VE AÇ DURMAK Hastalıkların çoğu çok yemekten ileri gelir. Hadîs-i şerîfte, "Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır" (Dârekutnî) buyuruldu. Çok yiyenin acıma hissi azalır; arzûları artar, harâma dalabilir. Bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir: "İnsanın kalbi tarladaki ekin, yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıdâ da kalbi öldürür." [İ. Gazâlî] Hadîs-i şerîfte, "Her gün bir defa yemek yimek i'tidâldir" (Beyhekî) buyuruldu. İki günde üç defa yemek [ya'nî bir öğün atlayarak] yemenin normal olduğu bildirilmiştir... Çok yemek, gaflet doğurur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimâğı yorgunlaşır; zekâsı, zihni dumûra uğrar. Çok yiyen çok su içer. Çok su içen de çok uyur. Çok uyuyanın ömrü ise boşa geçmiş olur ya'nî ömrü uyku ile geçtiği için, fazla bir dünyâ ve âhiret kazancı sağlayamaz. Fazla tokluk ahmaklığa da yol açar; okuduğunu ezberlemesi ve hâtırında tutması zor olur. Bilindiği üzere, aç durmak iyidir. Oruç tutan aç durur; aç duranın basîreti açılır; anlayış kâbiliyeti artar. Az yiyenin vücûdu sıhhatli olur. Bir hadîs-i şerîfte, "Oruç tutun ki sağlıklı olun" (Taberânî) buyuruldu. Bazı hadîs-i şerîflerde, "Tefekkür, ibâdetin yarısı; az yemek ise tamâmıdır" (İ. Gazâlî) ve "Az yiyenin içi nûrla dolar ve Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafîf olan mü'mini sever" (Deylemî) buyurulmuştur. Gayr-i meşrû arzûları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. İşte açlık, günâh işleme arzûsunu kırar, kötülük yapmaya mâni olur. Bir hadîs-i şerîfte, "Aç ve susuz kalarak nefisle cihâd etmek, Allah yolunda cihâd gibidir" (İ. Gazâlî) buyuruldu. Yine açlık, şeytânın yolunu tıkar. Ha-dîs-i şerîfte, "Şeytân, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlık ile yolunu daraltın" (İhyâ) buyuruldu. Açlık, kalbde incelik de doğurur. Açlıkta arzûlar kırılır, nefsimiz uysallaşır, serkeşliği kalkar. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle azan nefsi zaptetmek de zordur; ama açlıkla terbiyesi kolaylaşır. ORUÇ TUTMAK FAYDALIDIR Allahü teâlâ, insanlara zararlı olan bir şeyi emretmez. Bu bakımdan orucun vücûda zarar verdiğini söyleyenlere i'tibâr etmemelidir. Tıp uzmanları diyorlar ki: Oruç tutan bünye, âdetâ bir aylığına bakıma girer; vücûdun bütün organlarında dinlenme olur; iç organları saran yağlar erir, vücûdun zindeliği artar, direnme gücü kazanır; mide, böbrek, şeker, kalb ve karaciğer hastalıklarına karşı mukâvemeti artar. Netîce olarak her hâl ü kârda az yemek ve oruç tutmak vücûdun sıhhati için çok önemlidir.