Özbekistan seyâhatinden döndük

A -
A +

Geçen haftaki 2 makâlemizde [ya'nî 11-12 Mayıs 2007 (24-25 Rebîu'l-âhır 1428) Cuma-Cumartesi makâlelerinde], "Özbekistân'daki Büyük Âlim ve Velîler-1-2" başlığı altında, çok kısa olarak Özbekistân seyâhatimizi ele almıştık. 9-13 Mayıs Çarşamba-Pazar günleri arasında Özbekistân'a yaptığımız, sanki bir rüyâ gibi olan o güzel seyâhatten, bu hafta başında selâmetle döndük [el-hamdü lillâh]. [Bu vesîleyle belirtelim ki, İrfân Turizm Genel Müdürü Erol Eşsiz beyefendiye, Özbekistân eski Turizm Bakan Yardımcısı ve Uzin Tur Genel Müdürü Furkat Ş. Yakubov bey ve yardımcısı Cesur beye, ayrıca bizlere rehberlik eden Mansûr kardeşimize ve bu seyâhatte, gerek ziyâret mahallerinde, gerek otellerde, az veya çok bizlere emeği geçen herkese şükrân borçluyuz...] Ma'lûm olduğu üzere, Sevgili Peygamberimiz (aleyhis-selâm) meâlen: "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmemiş olur" buyuruyorlar. Edebiyâtımızda da, "Ma'rifet iltifâta tâbidir; müşterîsiz metâ' zâyidir" denilmektedir. Onun için yapılan iyi işleri takdîr, tebrîk ve teşekkürle karşılamalıdır; kavuşulan nimetlerden dolayı da Cenâb-ı Hakk'a şükretmeli, hattâ şükür secdesi yapmalı, imkân olursa şükür namazı da kılmalıdır.] 12 Mayıs 2007 Cumartesi günkü makâlemizde, "İnşâallah, önümüzdeki hafta yazacağımız 2 makâlemizde İmâm Buhârî'yi ele almak istiyoruz" demiştik; ama bu haftaki 2 makâlemizde de, o târihî seyâhat hakkında biraz daha durma lüzûmunu hissettik, inşâallah önümüzdeki hafta yazacağımız 2 makâlede, İmâm Buhârî üzerinde duralım. Mâverâünnehir-Türkistân-İpek Yolu İlk defa, 1996 yılının Zilhicce ayında ziyâretle şereflendiğimiz: 1- "Mâverâünnehir"in bir parçası ["Mâverâünnehir: Amu Derya (Ceyhûn), Siri Derya (Seyhûn) nehirleri arasında kalan ünlü Türk ülkesi"nin adıdır]; 2- Eski "Türkistân diyârı"nın bir bölümü [Türkistân, bilindiği gibi Türklerin yurdu mânâsınadır; bu beldeler, binlerce yıldan beri Türklerin yurdudur. Türkistân, orada uzun yıllar muhtelif Türk devletleri kuran Hûnlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahânlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Hârezmşâhlar'ın hâkimiyetinde kalıp, 13. yüzyılın başında da Moğolların işgâline geçti. Moğollardan sonra da çeşitli Hânlıkların idâresinde kaldı. Batı Türkistân, 1867 yılında Rusya'nın işgâlindeyken, 1991 yılında Özbekistân ve Türkmenistân'ın öz toprakları oldu]; 3- "İpek Yolu" güzergâhı olan o güzel "Özbekler Yurdu"nu, çok şükür, 11 sene sonra, tekrâr ziyâret nasip oldu. Bir kere daha ifâde edelim ki, Türkiye'den İrfân Turizm ile Özbekistân'daki Uzin Tur Şirketi'nin müştereken organize ettikleri, çok güzel, tadına doyamadığımız "Özbekistan Seyâhati Programı"nda, 9 Mayıs 2007 Çarşamba günü sabâhleyin erken sâatte, Özbekistân'ın başşehri Taşkent'e gitmiş ve hemen o sabâh, İslâm âlemindeki en büyük âlim ve velîlerin bulunduğu Buhârâ şehrine intikâl etmiştik. Seyâhat boyunca hava çok güzel, gâyet açık ve biraz da sıcaktı. Güneş, şemsiyesiz dolaşan insanları yakıyordu. Oralarda, gerek [Buhârâ, Semerkant ve Taşkent'te] kaldığımız lüks otellerde, gerekse turistik ziyâret yerlerinde, dünyânın her tarafından gelmiş, bol miktarda turist kâfileleri gördük. Komünist Rusya'nın idâresinde iken, uzun yıllar bütün dünyâya kapalı olan Özbekistân'da, istiklâline kavuştuğu 1991'den bu yana, turizm yönünden büyük bir canlanma başladığı görülmektedir. Devlet de, turizme çok büyük yatırımlar yapmaktadır. Her vatandâşımıza, her Türk'e, her Müslümâna, hattâ her insana, ma'nevî açıdan ve tabîî güzellikler bakımından çok zengin olan o kültür diyârını görmelerini, çok büyük ulemâ ve evliyâ yatağı olan o mübârek memleketleri ziyâret etmelerini, dünyânın en nâdîde ahşâb işlemelerini ve çini örneklerini incelemelerini harâretle tavsiye ederim. Özbekistan'daki târihî eserler El-hamdü lillah, 9-10 Mayıs Çarşamba ve Perşembe günlerinde, Buhârâ ve civârındaki; 11-12 Mayıs Cuma ve Cumartesi günlerinde Semerkant ve Kaşkaderyâ'daki; 13 Mayıs Pazar günü de Taşkent'teki âlim ve velîlerin türbe ve külliyeleri ile bazı târihî mekânları ziyâret etmek nasip oldu. Buhârâ'da, büyük âlim ve velîlerin türbe ve külliyelerinden başka, Leb-i Havz Câmii, Mîr Arab Medresesi, Kalan Minâresi, Ark Kalesi gibi târihî ziyâret mekânları da mevcuttur. Semerkant'ta, Şâh-ı Zinde (Kusem bin Abbâs) külliyesi, Ebu'l-Leys-i Semerkandî Türbesi, Tîmûr Hân Türbesi, Uluğbey Rasadhâne ve Medresesi, Tilla Kârî Medresesi, Şirdâr Medresesi, Bîbî Hanım Mescidi, Registân Meydânı gibi târihî ziyâret mahalleri vardır. Kaşkaderyâ'da, Derviş Muhammed ve Hâcegî Muhammed Emkenegî hazretlerinin kabr-i şerîfleri bulunmaktadır. Taşkent'te de Zengi Atâ hazretleri Türbe ve Külliyyesi, Barak Han Medresesi, Kökel Taş Medresesi, Emîr Tîmûr Müzesi, Cuma Mescidi, Alî Şîr Nevâî Müzesi gibi ziyâret yerleri mevcut. Orada Nûreddîn-i Taşkendî hazretleri de var. İlk çağlardan beri, bu bölgelerde, önceleri Türkler ve Îrânlılar yaşamış; buralarda Asyâ Hûn, Göktürk ve Uygur İmparatorlukları; Sâmânîler; Karahânlı, Gazneli, Büyük Selçuklu ve Hârezmşâhlar Devletleri; Tîmûr İmparatorluğu, Çağatay Hânlığı ve Şeybânîler hâkim olmuşlardır. Müslümanların, "Mâverâünnehir"e ilk defâ; 667'de "el-Hakem bin Ömer el-Gıfârî" komutasında gelerek üç yıl kaldıkları, daha sonra "Halîfe Kuteybe bin Müslim"in düzenlediği seferler netîcesinde, küçük bir kısım hâriç, bütün bölgenin Müslümânların hâkimiyetine girdiği ve bölgede İslâmiyyet'in hızla yayıldığı bilinmektedir. [Yarın inşâallah, aynı konuya devâm edeceğiz.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.