El-hamdü lillah, 9-10 Mayıs Çarşamba ve Perşembe günlerinde, Buhârâ ve civârındaki târihî mekânları, âlim ve velîlerin türbe ve külliyyelerini ziyâret ettik. Dün ve bugün ise Semerkant'tayız. Semerkant da, Buhârâ gibi, kültürel yönden çok zengin bir şehir. Burada ve civârında da "Silsile-i Aliyye" büyüklerinden Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr, [Kâdî Muhammed Zâhid,] Derviş Muhammed ve Hâcegî Muhammed Emkenegî'nin türbe ve külliyyelerinden başka; Hadîs âlimlerinin en büyüğü olan İmâm Buhârî, Ehl-i Sünnet'in iki büyük akâid imâmından biri olan İmâm Mâtürîdî'nin türbe ve külliyyeleri bulunmaktadır. [20-21 Nisan târihlerindeki 2 makâlemizde İmâm Mâtürîdî üzerinde durmuştuk. İnşâallah, önümüzdeki hafta yazacağımız 2 makâlemizde de İmâm Buhârî'yi ele almak istiyoruz.] [Bu beldelerde (yanî Özbekistân, hattâ bütün Türkistân'da) yetişen büyük âlimler, ciltler dolusu eserler yazdılar; pekçok talebe yetiştirdiler; bütün dünyâya ilim-irfânı, İslâmiyetin örnek ahlâkını yaydılar. Fakat komünistler bu bölgeyi ele geçirince, Türk milletinin, dînî âbidelerle süsleyip, İslâm mîmârîsi ile şarkın birer pırlantası hâline getirdiği Buhârâ, Semerkand, Taşkent ve Kaşgar gibi Mâverâünnehir şehirlerinin kütüphânelerinde mevcut olan milyonlarca kitâbı [Kur'ân-ı kerîm ve hadîs kitapları başta olmak üzere, bütün dînî eserleri], sokaklarda yırtarak ayaklar altında çiğneyip yaktılar. Kitaplarını teslim etmeyen binlerce Müslümanı ve din âlimlerinin büyük kısmını Sibirya'ya sürdüler ve şehit ettiler. İş, İslâmî eserlerin yok edilmesiyle bitmemiş, yalnız Buhârâ'da 360 câmi ve mescid yıktırılmıştır. Bir medrese, ateizm (dînsizlik, dîn aleyhtarlığı) müzesi olarak kullanılmak için bırakılmıştır. Semerkand'daki Uluğ Bey Medresesi de dîn aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmıştır. Ruslar yalnız İslâm mâbedlerine el atmakla kalmamış, bölgede bulunan kiliseleri de kapatarak basketbol ve voleybol salonu yapmışlardır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bu târihî eserler ve mâbetler de hürriyetlerine kavuşmuş ve büyük bir tâmîr ve restorasyon faâliyeti başlamıştır.] Bu beldelerin tamâmına, eskiden "Türkistân diyârı" denilirdi. TÜRKİSTÂN, Türklerin yurdu mânâsınadır. Târihî geçmişi çok uzundur. Binlerce yıldan beri Türklerin yurdu olup, topraklarında pek çok devlet kuruldu. Üzerinde çok büyük hâdiseler olup, tesiri hâlâ mevcuttur. Türkistân'ın târihi, eskiden Türk devletleri, Çinliler, Moğollar; 19. yüzyıldan îtibâren de Ruslar, Çinliler, Afgânlılar ve Îrânlılarla alâkalıdır. TÜRKİSTÂN; Batı Türkistân, Doğu Türkistân, Afgân Türkistânı [yâhut Güney Türkistân] ve İrân Türkistânı olmak üzere dört bölüm hâlinde incelenir. Batı Türkistân, Türkmenistan, Özbekistan, Tâcikistan, Kırgızistan, Kazakistan hudûdu içerisindedir. Doğu Türkistân Çin Halk Cumhûriyeti; Güney Türkistân, Afganistan; İrân Türkistân'ı da İrân hudutları içindedir. Türkistân; uzun yıllar muhtelif Türk devletleri kuran Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Harezmşahlar'ın hâkimiyetinde kalıp, 13. yüzyılın başında da Moğolların işgâline geçti. Moğollardan sonra da çeşitli hânlıkların idâresinde kaldı. Batı Türkistân, 1867 yılında Rusya'nın işgâlindeyken, 1991 yılında Özbekistân ve Türkmenistân'ın öz toprakları oldu. Hâlen Doğu Türkistân Çin'in işgâlinde, Güney Türkistân ise Afganistan'ın hâkimiyetinde bulunmaktadır. Îrân Türkistânı Îrân'dadır. Bugün ziyâret etmekte olduğumuz Semerkant'ta, yukarıda zikrettiğimiz mübârek mekânlardan başka, ayrıca Ebu'l-Leys-i Semerkandî Türbesi, Tîmûr Hân Türbesi, Uluğbey Medresesi, Tilla Kârî Medresesi, Şirdâr Medresesi, Bîbî Hanım Mescidi, Registân Meydânı gibi ziyâret mekânları da mevcuttur. Pazar günü ise inşâallah Taşkent'te Zengi Atâ hazretleri Türbe ve Külliyyesi, Barak Han Medresesi, Kökel Taş Medresesi, Emîr Tîmûr Müzesi, Cuma Mescidi, Alî Şîr Nevâî Müzesi gibi yerleri ziyâret edeceğiz. Orada Nûreddîn-i Taşkendî hazretleri de vardır. Bugünkü makâlemizde, bir nebze Semerkant ve civârında bulunan âlim ve velîlerden bahsedelim: Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, Türkistân[Özbekistân]'ın büyük velîlerindendir. Bu mübârek zât, kendilerine "Silsile-i Aliyye" adı verilen ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak dünyâ ve âhirette saâdete kavuşmalarına vesîle olan büyük âlim ve velîlerin onsekizincisidir. 1403'te Taşkent'te doğdu. 1490'da Semerkant'ta vefât etti; kabr-i şerîfi oradadır. Kâdî Muhammed Zâhid hazretleri, Türkistân[Özbekistân]'da yaşamış büyük velîlerdendir. "Silsile-i Aliyye"nin ondokuzuncusudur. Annesi, yine "Silsile-i Aliyye" büyüklerinden Ya'kûb-i Çerhî hazretlerinin kızıdır. Derviş Muhammed hazretleri, evliyânın büyüklerinden ve "Silsile-i Aliyye"nin yirmincisidir. Rûh ilimlerinde mütehassıs idi. Büyük âlim ve kâmil bir velî olan dayısı Kâdî Muhammed Zâhid'in derslerinde yetişti. Evliyanın büyüklerinden olan Hâcegî Muhammed Emkenegî hazretleri ise, "Silsile-i Aliyye"nin yirmibirincisidir. 1512'de Buhârâ'nın İmkene [Emkene] kasabasında doğdu. 1599'da orada vefât etti. Evliyânın büyüklerinden Derviş Muhammed hazretlerinin oğlu ve Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin hocasıdır. Zâhirî ve bâtınî ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyiz alarak tasavvufta kemâle erdi. Tasavvuf ilminin ve hâllerinin mütehassısıydı. Allahü teâlâ, bizleri, bu büyük âlim ve velîlerin şefâatlerine nâil eylesin.