Son zamanlarda, bazı Avrupa ülkelerinde, birtakım kişiler, Sevgili Peygamberimize ve en mukaddes değerlerimize karikatürlerle saldırdılar. Halbuki biz onların mukaddes saydıkları değerlerine, hakâret etmiyoruz. Onlar da bizim mukaddesâtımıza dil uzatmamalıdırlar; medenîlik, insanlık, insan haklarına saygı, hukûkî normlar da bunu gerektirmektedir. Mahut karikatürlere karşı Türkiye, Orta Doğu ve bütün İslâm âleminde, ayrıca dünyanın her tarafında Müslümanların yaşadıkları (Avrupa ve Amerika gibi) yerlerde yoğun protestolar yapıldı ve birçok karışıklıklar çıktı. Buna rağmen, maalesef Papa XVI. Benedictus da, yakın zamanda, Peygamber Efendimiz ve İslâmiyet hakkında gelişigüzel ve hilâf-ı hakîkat bazı lâflar etti. Bu ve benzeri münâsebetsiz açıklamalara karşı sadece şunu söylemek kâfîdir: "Her kap içindekini dışarıya sızdırır" meâlinde bir hadîs-i şerîf vardır. Bal küpünün dışında bal, sirke küpünün dışında da sirke bulaşıklığı bulunduğu ma'lûmdur. Hz. Îsâ aleyhisselâma sövenlere, onun güzel sözlerle karşılık verdiği bilinmektedir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, bütün üstünlüklerin timsâli olan Sevgili Peygamberimiz, bir ayna mesâbesindedir; aynaya bakan kişi, orada başkasını değil, kendisini görür. Yine Resûlullah Efendimiz bir güneş gibidir; onun altında duran kimse de, yerde, güneşin gölgesini değil, kendi gölgesini görür. Yine burada belirtelim ki, Muhammed aleyhisselâm Peygamberlerin sonuncusudur. O'nun kitâbı, geçmiş kitâpların en iyisidir. O'nun dîni, bütün dînleri yürürlükten kaldırmıştır. O'nun getirdiği dîn, kıyâmete kadar bâkî kalacaktır; kimse tarafından değiştirilemeyecektir. Yüce Allah, bu dîni (İslâmı) kıyâmete kadar koruyacağını, bozulmamış olarak her yere yayacağını müjdelemiştir. Bir insanda bulunabilecek, görünür-görünmez bütün iyilikler, üstünlükler ve güzellikler kendisinde toplanmış olan, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberini bütün insanlara tanıtmak ve sevdirmeye çalışmak çok şerefli bir iştir. Târihte, araştırma ve incelemeleri netîcesinde, İslâmiyetle şereflenen sayılamıyacak kadar çok insan vardır. Günümüzde de gayr-i müslimlerden pek çok kimse, zamân zamân İslâmiyetle şerefleniyor. Birçok diplomat, ilim ve fen adamı, hattâ dîn adamının Müslümân oluşları, İslâmiyetin büyüklüğüne hayrân kaldıklarındandır. Bugün, bu konuda, Batılılardan sâdece 2 tanesinin sözlerini ele almak istiyoruz: Dünyaca tanınmış büyük Fransız edîbi ve devlet adamı ALPHONSE LAMARTİNE (1790-1869), Fransız'ca "HİSTOİRE DE TURQUİE (Türkiye Tarihi)" adlı eserinde Muhammed aleyhisselâm hakkında şöyle diyor: "Hz. Muhammed (aleyhisselâm) bir yalancı Peygamber miydi? O'nun eserlerini ve târîhini inceledikten sonra bunu düşünemeyiz. Çünkü yalancı Peygamberlik, ikiyüzlülüktür. İkiyüzlülükte inandırma kuvveti yoktur; nasıl ki, yalanda da doğruluğun kudreti bulunmaz... O'nun hayâtı, uğraşmaları, memleketinin hurâfelerine ve putlarına kahramânca saldırıp onları parçalaması, puta tapan çoğunluğun hiddetlerine karşı koymak ataklığı, kendine saldırdıkları hâlde, 13 sene Mekke'de buna dayanması, hemşehrileri arasında türlü hâdiseler çıkartmak ve kendini âdetâ kurbân yerine koymak gibi hâllere tahammül etmesi, Medîne'ye hicreti, durmadan yaptığı teşvîkler ve verdiği vaazlar, çok üstün düşmân kuvvetleriyle yaptığı savaşlar, kazanacağına olan itimâdı, en büyük felâket zamanında bile duyduğu insanüstü güvence, zaferde bile gösterdiği sabır ve tevekkül, sözlerini kabûl ettirme azmi, sonsuz ibâdeti, Allah'la mukaddes konuşmaları, ölümü, ölümünden sonra da devâm eden şân ve şerefi, zaferleri O'nun hiçbir zamân, yalancı bir Peygamber olmadığını, tâm aksine büyük bir îmâna sâhip bulunduğunu gösterir. Filozof, hatîp, Peygamber, kânûn koyucu, cenkçi, insân düşüncelerini etkileyici, yeni îmân esâsları koyan ve yirmi büyük dünya imparatorluğu ile bir büyük İslâm devleti kuran kişi: İşte Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) budur! İnsanların büyüklüğünü ölçmek için kullandıkları bütün mikyâslarla ölçülsün; acabâ O'ndan daha büyük bir şahıs var mıdır? Olamaz!" Yine Fransızca "Bonaparte et İslâm (Bonapart ve İslâmiyet)" isimli kitapta belirtildiğine göre, târihe, dünyanın en büyük askerî dehâlarından biri, aynı zamanda kıymetli bir devlet adamı olarak geçen Fransız İmparatoru NAPOLEON BONAPARTE (1769-1821) şöyle diyor: "Allah'ın varlığını ve birliğini, Mûsâ kendi milletine, Îsâ Romalılara, fakat Muhammed (aleyhisselâm) bütün eski dünyâya bildirdi. Arabistan tamâmiyle putperest olmuştu. Îsâ'dan altı asır sonra Muhammed (aleyhisselâm) kendisinden evvel gelmiş olan İbrâhîm, İsmâîl, Mûsâ ve Îsâ'nın (aleyhimüsselâm) Allah'ını Araplara tanıttı. Arapların yanına sokulan Aryenler, hakîkî İsâ dînini bozarak onlara "Allah, Allah'ın oğlu, Rûhu'l-kudüs" gibi, üçlü, kimsenin anlayamayacağı akîdeleri [teslîs akîdesini] yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzûrunu tamâmen bozuyorlardı. Muhammed (aleyhisselâm) onlara doğru yolu gösterdi. Araplara, yalnız bir tek Allah olduğunu, O'nun babasının da, oğlunun da bulunmadığını, böyle birkaç Allah'a tapmanın, puta tapmaktan kalan saçma bir âdet olduğunu anlattı."