Peygamberimizin bir sabah namazından sonraki sözleri

A -
A +

Sevgili Peygamberimiz, bir gün sabâh namazını kıldırdıktan sonra, cemâata dönüp "Ey Muhâcirler, ey Ensâr cemâati! Hanginiz hâzırlanıp Yemen'e gider?" diye sordu. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh): "Ben giderim ya Resûlallah!" dedi. Peygamberimiz sustu. Ona herhangi bir cevâp vermedi. Peygamber Efendimiz: "Ey Muhâcirlerle Ensâr cemâati! Hanginiz Yemen'e hâzırlanıp gider?" diye tekrâr sordu. Bu defa da Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) kalkıp: "Ben giderim yâ Resûlallah!" dedi. Peygamberimiz yine sustu. Ona da, cevap vermedi. Sonra Resûlullah Efendimiz: "Ey Muhâcirlerle Ensâr cemâati! Hanginiz hâzırlanıp Yemen'e gider?" diyerek üçüncü defa sordu. "BU VAZİFE SENİNDİR YÂ MUAZ!" Muâz bin Cebel (radıyallahü anh) kalkıp: "Ben giderim yâ Resûlallah!" dedi. Peygamberimiz ona: "Ey Muâz! Bu vazîfe, senindir. Ey Bilâl! Bana sarığımı getir!" buyurdu. Sarık getirilince, onu, Muâz bin Cebel'in başına sardı. [Muâz bin Cebel (radıyallahü anh), Cened'de kâdılık, hâkimlik yapacak, halka İslâmiyeti, Kur'ân-ı kerîm okumayı öğretecek, Yemen ülkesinde tahsîl edilen zekât ve sadakaları da vazîfelilerinden teslîm alacaktı.] Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Muâz bin Cebel'e "Sana bir da'vâ getirilip arz edildiği zaman nasıl ve neye göre hüküm verirsin?" diye sordu. Muâz bin Cebel (radıyallahü anh): "Allahın Kitâbındaki hükümlere göre hüküm veririm!" dedi. Peygamberimiz: "Eğer Allah'ın Kitâbı'nda dayanacağın açık bir hüküm olmazsa? Neye göre hüküm verirsin? diye sordu. Muâz bin Cebel: "Resûlullah'ın o husûstaki hükümlerine, Sünnetine göre hüküm veririm!" dedi. Peygamberimiz (aleyhisselâm): "Eğer, Resûlullahın hükümlerinde, Sünnetinde de dayanacak bir hüküm bulunmazsa, ne yaparsın?" diye sordu. Muâz bin Cebel (radıyallahü anh): "O zaman, ben de tereddüt etmeden kendi görüşüme göre ictihâd eder, hüküm veririm!" dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz, elini Muâz bin Cebel'in göğsü üzerine koyup orayı sığayarak "Hamd olsun o Allah'a ki, Resûlünün Elçisini, Resûlullahın hoşnud olacağı şeye muvaffak kıldı" buyurdu. Sonra ona şu tavsiyelerde bulundu: "Sen, Kitâp ehli olan bir kavme gidiyorsun. Onları, Allahtan başka ilâh bulunmadığına, benim de, Resûlullah olduğuma şehâdet getirmeye davet et! Eğer, bu husûsta sana itâat ederlerse, kendilerine bildir ki: Allah onlara, her gün ve gecede, beş vakit namaz farz kılmıştır. Eğer, sana bu husûsta da, itâat ederlerse, onlara bildir ki: Allah, kendilerine, zenginlerinden alınıp fakîrlerine verilecek bir zekât farz kılmıştır. Eğer, sana bu husûsta da, itâat ederlerse, sakın, mallarının en kıymetlilerini alma! Mazlûmun bedduâsından da sakın! Çünkü, bu bedduâ ile yüce Allah arasında [herhangi bir] perde yoktur!" Muâz bin Cebel hazretleri: "Bana, tavsiyenizi artırın!" deyince, Peygamberimiz: "Günâhın arkasından hemen sevâbı yetiştir ki, onu, yok etsin!" buyurdu. "SENDEN CENNETİN ANAHTARINI SORACAKLAR" "Bana tavsiyenizi biraz daha artırın!" deyince, Peygamberimiz: "İnsanlara, güzel ahlâkla muâmele et!" buyurdu. Sonra da şöyle devâm etti: "Ey Muâz! Sen ki, Kitâp Ehli bir kavmin üzerine gidiyorsun. Onlar, senden, Cennetin anahtarının ne olduğunu soracaklardır. Onlara "Cennetin anahtarı, 'La ilâhe illallahü vahdehû la şerîke leh' de!" buyurdu. Muâz bin Cebel: "Bana, Kitapta bulunmayan ve sizden de, işitmediğim bir şey sorulur ve halli için bana getirilirse, ne buyurursunuz?" diye sordu. Peygamberimiz buna cevâben: "Allah için tevâzu göster. Allah, seni yükseltir. Sakın, iyice bilmedikçe, hüküm verme! Sana, müşkil, karmaşık gelen işi ehline sor, danış, utanma! En sonra ictihâd et! Muhakkak ki, Allah, doğruluğuna göre seni muvaffak kılar. İşler, sana karma karışık gelirse, gerçek, sence belli oluncaya kadar bekle yahut bana yaz! O husûsta keyfine göre hareket etmekten sakın! Yumuşak davranmanı sana tavsiye ederim!" buyurdu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.