Dünyadaki bütün insanlar mes'ûd olmak isterler. Fakat mesut olan pek azdır, çünkü saâdetin ne olduğunu bilen azdır. Saâdet denilince, yalnız dünyâdaki râhatlık hâtıra gelmemelidir. Asıl saâdet, ebedî olan âhiret saâdetidir. Âhiret saâdetine kavuşabilmek için de Allahü teâlânın ve son Peygamberi Muhammed aleyhisselâmın emirlerine uymak yegâne çâredir; bundan başka çâre yoktur. Aslında Hazret-i Âdem'den itibâren gelmiş geçmiş bulunan 6 "Ülü'l-azim peygamber", 313 "Resûl", 124 binden ziyâde "Nebî"nin eğitimdeki hedefleri aynıdır. 100'ü küçük, 4'ü ise büyük kitap olmak üzere bu peygamberlerden bazılarına gönderilen 104 kitaptaki hedef de, insanların dünyada huzûr ve sükûn içerisinde yaşamaları, âhirette de ebedî saâdete kavuşmalarıdır. Bu peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi, bunlarla sırât-ı müstakîmin, doğru yolun, rızâ-i İlâhî'ye ve Cennet'e götüren yolun gösterilmiş olması, şüphesiz ki, yüce Allah'ın, kullarına olan ni'metlerinin en büyüğüdür. Hz. Muhammed aleyhisselâmdan önceki bütün peygamberler, belli zaman dilimlerine gönderilmişler, onların ahkâm-ı şer'iyyelerinin (dînlerinin) geçerlilik müddetleri belli zamanlarda dolmuş, bitmiş; getirdiği hükümler, kıyâmete kadar geçerli olan bir tek Hz. Muhammed aleyhisselâm kalmıştır. Şüphesiz ki, bu peygamberlerin hepsi, aynı îmân esâslarını [Âmentü esâsları diye bildiğimiz umdeleri] teblîğ ederek, "iyi ferd", "iyi âile", "iyi cemiyet" meydâna getirmeyi hedeflemişlerdir. Zikrettiğimiz kitapların hedefi de, "insân-ı kâmil" meydâna getirmektir. Peygamberler, yüce Allah tarafından seçilip beşeriyete gönderilmiş çok kıymetli insanlardır. Ümmetlerini, Cenâb-ı Hakk'a çağırmak, sapık, yanlış yoldan, doğru yola, saâdet yoluna çekmek için gönderilmişlerdir. Dâvetlerini kabûl edenlere, "Cennet"i müjdelemişler, inanmayanları "Cehennem" azâbı ile korkutmuşlardır. Onların Allâhü teâlâdan getirdikleri her haber doğrudur, yanlışlık ihtimâli yoktur. Peygamberler hakkında, Kur'ân-ı kerîmde bazı âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruluyor ki: "... Peygamber göndermedikçe azap yapmayız." (İsrâ sûresi, 15) "Peygamberin, üzerinizdeki (vazîfesi) ancak İlâhî emirleri teblîğdir. Allah, açıkladığınız ve gizlediğiniz (sözlerle hareketlerinizin) hepsini bilir." (Mâide sûresi, 99) "(Îmân edenleri Cennetle) müjdeleyici, (küfredenleri de Cehennemle) korkutucu olarak peygamberler gönderdik ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra insanların (yarın) kıyâmette, (bizi îmâna çağıran olmadı) diye Allâh'a bir huccet ve özürleri olmasın. Allah azîzdir, hükmünde hikmet sâhibidir." (Nisâ sûresi, 165) Demek ki peygamberler, insanlara hem müjde vermek, hem de onları korkutmak için gönderilmişlerdir. Böylece, insanların Allahü teâlâya özür, bahâne ileri sürmeleri önlenmiştir. "Allâh'ı ve resûllerini inkâr eden kâfirler, Allâhü teâlânın emirleriyle peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar. 'Bir kısmına inanırız; bir kısmına inanmayız' diyorlar. Îmân ile küfür arasında bir yol açmak istiyorlar. Onlar(ın hepsi) hakîkaten kâfirdirler. Kâfirlere, çok acı azâbları (Cehennem azâbını) hazırladık." (Nisâ sûresi, 150-151) Peygamberlerin hepsi, insanları fevz u necâta yani dünyâda ve âhirette kurtuluşa dâvet etmiş, sırât-ı müstakîmi, doğru olan yolu, bıkmadan, usanmadan ve yılmadan anlatmışlardır. İnsanların dünyâdaki ve âhiretteki işlerinin düzgün ve faydalı olması için, yüce Allah, Âdem aleyhisselâmdan itibâren, takrîben her bin senede, bir peygamber vâsıtasıyla, insanlara bir dîn göndermiştir. Bu dînler, onları yanlış, zararlı işlerden koruyup, selâmet, hidâyet, rahat ve saâdete kavuşturmak için gönderilmiştir. Peygamberler vâsıtasıyla gönderilen "dîn", "insanları ebedî saâdete götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol" demektir. "Dîn" ismi altında, insanların uydurdukları eğri yollara aslında "dîn" denmez, "dînsizlik" denir. İşte, bir babanın veya annenin evlâdına olan şefkat ve merhametinden daha çok kullarına merhamet eden yüce Rabbimiz, insanları küfür, dalâlet, sapıklık, ahlâksızlık, çirkinlik, bozukluk, kötülük, zulmet, karanlıklardan kurtarmak için, insanların dünyâda rahat, huzûr içinde, kardeşçe yaşamaları, âhirette de sonsuz saâdete, bitmez-tükenmez ni'metlere kavuşmaları için, yapılması lâzım olan iyilikleri ve sakınılması lâzım olan kötülükleri, Peygamberlerine bildirmiş, onlara "dîn" göndermiştir. Umûmî bir ta'rîf yapmak gerekirse "İslâm dini", Allahü teâlânın, "Cebrâîl" ismindeki melek vâsıtasıyle, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların, dünyâda ve âhirette rahat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usûl ve kâidelerdir. İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir. Eski semâvî dînlerin görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün güzellikleri İslâmiyetin içinde toplanmıştır. Bütün saâdetler, muvaffakıyetler ondadır. Yanılmayan, şaşırmayan akılların kabûl edeceği esâslardan ve ahlâktan ibârettir.