Resûlullaha canlarını fedâ etmenin iki örneği

A -
A +

Geçen hafta cumartesi günü yazdığımız makâlemizde, müşriklerin Peygamberimizi öldürmek için karâr aldıklarını, onlar bunun hâzırlığı içindeyken, Allahü teâlâ'nın, Peygamber Efendimize hicret emrini verdiğini belirtmiştik... Cebrâîl (aleyhisselâm), Resûlullah'a gelerek müşriklerin karârını ve o gece yatağında yatmamasını bildirdi. Peygamber Efendimiz, amcazâdesi ve bilâhare dâmâdı olacak olan, Ehl-i Beyt'in birincisi Hazret-i Alî'ye kendi yatağında yatmasını ve bıraktığı emânetleri sâhiplerine vermesini söyledi. Geceleyin Yâsîn sûresinin ilk dokuz âyetini okuyarak, kendisini öldürmek için evini sarmış olan kâfirlerin üzerine bir avuç toprak saçtı ve evinden çıktı. Müşriklerden hiç kimse onu göremedi, aralarından geçip gitti. Peygamber Efendimizin evinin kapısının önünde kâfirler, onu öldürmek için beklerlerken, Allah'ın arslanı Hazret-i Alî Efendimizin, korkusuzca onun yatağına yatması, ölümü hiçe sayması ve cânını onun yoluna seve seve fedâ etmesinin en açık bir delîlidir. SEVR MAĞARASI'NDA... Resûlullah'ın yoluna cânını seve seve fedâ etmenin ikinci bir örneği de, Hazret-i Ebû Bekr Efendimizin hicret başlangıcında Sevr Mağarası'nda yaptığıdır... Hazret-i Ebû Bekr, Resûlullah'tan izin alarak Sevr Mağarası'na önce kendisi girdi; içeriyi dikkatlice gözden geçirdi. Gördüğü çok sayıdaki yılan ve akrep deliğini, gömleğini parçalayarak kapattı. Açık kalan bir deliği de ayağıyla kapatıp, Peygamber Efendimizi içeriye davet etti. Mağarada, Peygamber Efendimiz, mübârek başını Hazret-i Ebû Bekr'in dizine koyarak bir miktar uyumuştu ki, bir yılan Hazret-i Ebû Bekr'in ayağını ısırdı. Izdırâpla gözlerinden yaş aktı. Peygamberimiz uykudan uyanıp "Yâ Ebâ Bekr! Seni ağlatan şey nedir?" diye sorunca, Hazret-i Ebû Bekr de "Ayağımı bir şey ısırdı, cânım yandı. Fakat anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah!" dedi. Hemen Peygamberimiz, mübârek tükrüğünü yılanın soktuğu yere sürdü ve Allahü teâlânın izniyle orası iyileşti... Dört gece mağarada kalıp, Rebîül-evvelin Pazartesiye tesâdüf eden birinci günü mağaradan ayrılarak Medîne'ye doğru yola çıkan Resûlullah'ı ve Hazret-i Ebû Bekr'i, her yerde aramalarına rağmen bulamayan müşrikler, âdetâ çılgına dönmüşlerdi. En azılıları olan Ebû Cehil, Mekke civârında tellâllar bağırtarak Muhammed aleyhisselâmı ve Hazret-i Ebû Bekr'i bulup getirenlere ve yerlerini bildireceklere 100 [yüz] deve va'dediyordu. Onun bu va'dini duyan ve mala tamâh eden bâzı kimseler, silâhlarını alıp atlarına atlayıp yollara düştüler. Bunlardan biri de Sürâka idi. Peygamber Efendimizin izini bulup ona yaklaşınca, atının ayakları dizlerine kadar kuma gömüldü. Sürâka, şaşkına dönüp af diledi ve kurtulmak için duâ istedi. Resûlullah'ın duâsı ile kurtuldu ve Peygamber Efendimizin emri ile geri döndü. Sürâka, Mekke'nin fethinden sonra Müslümân olmuştur (radıyallahü anh). Peygamber Efendimiz ve Hazret-i Ebû Bekr, yollarına devâm ederek mîlâdın 622. senesi Eylülün yirminci ve Rebiül-evvelin sekizinci (Pazartesi) günü Medîne yakınlarındaki Kubâ köyüne vardılar. [O gün Müslümânların hicrî güneş yılının başlangıcı oldu. O senenin Mayıs ayının 16. (Cumâ) gününe tesâdüf eden Muharrem ayının birinci gününün de, Müslümânların hicrî-kamerî yılının başlangıcı olması, Hazret-i Ömer'in hilâfeti zamânında söz birliği ile kabûl edildi.] "KUBÂ MESCİDİ" YAPILDI... Birkaç gün burada kalan Peygamberimiz, ilk iş olarak "Kubâ Mescidi"ni yaptı. Rebiül-evvelin 12. (Cuma) günü Medîne şehrine doğru yola çıktı. Rânûna Vâdîsi'nden geçerken, öğle vakti olmuştu. Burada ilk Cuma namazını kıldırdı ve ilk hutbeyi okudu. Namazdan sonra, her ikisi ve yanındakiler develerine bindi ve Medîne'nin yolunu tuttular. Medîne halkı, Peygamberimizin mübârek yüzünü görebilme heyecânıyla, yollara düşmüş ve bayram sevinci yaşıyorlardı. Enes bin Mâlik, "Peygamberimizin Medîne'ye girdiği günden daha güzel ve neşeli bir gün görmediğini" ifâde eder. Kadınlar ve çocuklar hep bir ağızdan kasîdeler söylüyorlardı. Medîne halkı görülmemiş bir tezâhürâtta bulunuyor; herkes, "Yâ Resûlallah! Bize buyurun" diyerek, Peygamber Efendimizi evlerine da'vet ediyorlardı. [Resûlullah Efendimizin, Medîne-i münevvere'de, ilk defa kime misâfir olduğunu inşâallah yarınki makâlemizde arz edelim.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.